İslam Mezhepleri – Kazandıran Not
Ünite 1 – Mezhepler Tarihine Giriş
>Hanefilik, Şafilik, Malikilik, Hanbelîlik Fıkhi/Hukuki, Sünnilik, Şiilik ise itikadi/siyasi mezhep dalıdır.
>İslam mezhepleri tarihinin orijinal ismi ilmu makalatil fıraktır.(müspet=olumlu/Menfi=Olumsuz anlamda)
>Siyasi dini fıkhi ayrılık Hz Peygamberin vefatından sonra hicri 30. yılda ortaya çıkmıştır. Mezhepler ise 400 yıl sonra ortaya çıkmıştır.
>İslam mezhepleri tarihçisi tarafsız olmak zorundadır.
>Mezhepler tarihi Dini, Siyasi, Sosyolojik, Psikolojik etmenleri ortaya çıkarır.
>Kanlı mezhep kavgaları mezhepleri önde tutup özellikle dindar insanlara zarar vermiştir.
>Bahailik, kendi başına mezhep olmaktan çıkmış, adeta bir din olmuştur.
>İslam mezhepleri tarihini ilk yazan kelamda ilerlemiş mutezile âlimleridir. Bunlar (Kelam alimleri) ;Ehli sünnetin Eş’ari,Abdulkahir Bağdadi ve şehristanidir.
>Taşköprü zade ilmu mekalatil fırak adını verdiği eserde sadece hak mezhepleri değil batıl mezhepleride ele almıştır.
>Şehristani’nin el milel Ven Nihal adlı eserinde dinler tarihi ile mezhepler tarihi birleşir.
>Din psikolojisi mezhepler tarihine yardımcı olan bir bilim dalıdır.
>Makale=Fikir, inanç, söz, kanaat demektir. Çoğulu ise makalattır.
>Terim olarak makalat: Kendi görüşünü savunma, diğer görüşleri ise eleştirme eserlerine denir. Bu eserler etrafında toplanana ashabul makalat denir. Bu alanda en önemli eser Ebul Hasan El eş’arinin makalatül islamiyyindir.
>Fırka=Tabakalaşma, bölüm, saf, çoğulu ise firaktır.
>Mile (Çoğulu milel) dinlerin,Nıhle(Çoğulu Nihal)ise fırkaların görüşüdür.
>Mezhep (çoğulu mezahip) makalenin eş anlamlısıdır. Dil bilimci manzur lügatında mezhep’e ‘Takip edilen itikat” anlamını vermektedirler.
>El fark beynel fırak (Abdulkahir bağdadi),el milel vennihal (şehristani)
>Sunni –eşari kelamcı Fahrettin razinin eseri itikatü fırakil müslimin ve müşrikin adlı eseri Osmanlıda okutulan eserler arasındadır.
>İbni Kemal ve birgivi Hanefi-maturidiyi takip eden yazarlar, sunguri ve sırri,gridi ise bağdadi ve şehristani gibi eş’ari kelamcıların etkisinde kalmışlardır.
>Osmanlı müderrisleri Fahrettin razinin takipçileridir.
>Nakşî ekolünün kurucuları imam-ı rabbani ile Mevlana Halid Bağdadidir. Hak mezhep olarak bilinirler ve ehlisünnet vel cemea’yı savunurlar.
>İslam mezhepleri tarihi 2 meşrutiyetten sonra Osmanlı medreselerinde okutulmaya başlanmıştır.
>Şehristaninin el mileli 1850 de Almancaya çevrilmiştir.
>İbn hazm’ın el fasıl şi gurubu 1907 de İngilizceye çevirildi.
>Amel yönünden farklı olan islamiyye kökenli mezhepler Nizarilik ve Müsta’lilik tir.
>Mezhep gidilen yol demektir.
>Tefrika=Dinin özü ve toplumun bozulması
>İhtilaf= Dinin özünü kavramak yanı sıra ufak ayrılık demektir.
>Dinin içindeki ayrılıklar nefrete neden olmuyorsa bu ihtilaf öteki türlü ise tefrikadır.
>Fırkayı Naciye: (kurtulan fırka demektir)Ehli sünnet vel cemea dır.
>Ehli istikamet: Doğru yolu ehli dalalet ise bu yoldan sapmayı ifade eder.
>Ehli furkat Ayrılıkçı mezheplere denir.
_______________________________________
2. ÖZETLER
Ünite 1 – Mezhepler Tarihine Giriş
Müslümanlar Hz. Muhammed’in vefatından sonra siyasi ,dini ve fikri konularda ayrılığa düştüler.Bu ayrılıklar hicri 30’lı yıllardan itibaren çeşitli cepheleşme ve hizpleşmelere yol açtı.
Tanımı
Bir bilim dalı olarak İslam Mezhepleri Tarihi için şu tanımı yapmak mümkündür.’’geçmişte ve günümüzde siyasi ve itikadi gayelerle vücut bulmuş,’İslam Düşünce Ekolleri diyebileceğimiz beşeri ve toplumsal oluşumların;doğdukları ortamı, doğuş sebeplerini ,teşekkül süreçlerini ,fikirlerini, mensuplarını, edebiyatını,yayıldıkları bölgeleri ve İslam düşüncesine katkılarını temel kaynaklardan hareketle zaman-mekan bağlamında ve fikir-hadise irtibatı çerçevesinde betimleyici metotla ve tarafsız gözle inceleyen bir bilim dalıdır.’’—Mezhepler tarihi araştırmacısının trafsız olabilmesi için betimleyici metot kullanması gerekir.Kural koyucu –düzgesel değil betimleyici –tasviri bir bilgilendirme yapmalıdır.
Amaçları
1.İslam Mezhepleri Tarihi,mezhepleri geçmişe uzanan bir perspektif içerisinde tüm yönleriyle araştırmaktır.
2.Mezhepleri tüm yönleriyle inceleyen bu bilim dalı Müslüman toplumların dinî,siyasî,sosyolojik ve psikolojik bakımlardan potansiyel zaaf ve kuvvetlerinin ölçülmesinde çok önemli verileri bulup çıkarabilmektir.
3.Mezheplerin bir din gibi sunulup topluma dayatılmasıyla birlikte çoğulcu yapı bozulmuş,dinin özündeki hoşgörü ve kucaklayıcı tavır ortadan kalkmıştır.—İşte mezhepler tarihi iyisiyle kötüsüyle yaşanan her şeyi sağlam bir bilimsel zeminde ortaya koyarak önümüzü aydınlatmayı amaçlar.Tarihen alınması gereken dersleri görünür kılmaya çalışır.
4.Ayrıca Mezhepler Tarihi ortaya koyduğu objektif bulgularla mezhep ve gruplar arasındaki önyargıları giderici bir işlev görebilir.
Konuları
Henüz sosyalleşmediği,kurullaşmadığı,kendine mahsus doktrinleri oluşmadığı için mezhep olarak kabul edilemeyecek dinî gruplar,cemaatler,akımlar,ekol ve okullar ,siyasî hareketler veya tarikatlar da,’’farklılaşıp mezhepleşme’’ potansiyelini bünyelerinde taşıdıklarından Mezhepler Tarihi uzmanlarınca gözlemlenip incelemeye alınırlar.
Diğer Din Bilimleriyle Olan İrtibatı
1.Kelam: ‘’kesin deliller kullanmak ve vaki olacak gidermek suretiyle dinî inanç esaslarını ispata kudret kazandıran bir ilim dalı’’ olarak tanımlanmaktadır.Kelamcılar,inanç esasları üzerindeki şüpheleri gidermeyi amaçlamışlardır.—İşte Kelamcıların söz konusu bilgiyi sıhhatli kaynaklardan ve doğru biçimde elde edilmeleri Dinler ve Mezhepler Tarihi araştırmalarıyla mümkündür.
2.Dinler Tarihi:Mezhepler Tarihi gibi klasik dönemde Kelam ilmi ile birlikte çalışmış,yanlış inanç ve uygulamalar kaynaklarında tespit ederek kelamcılara veri sağlamıştır.
3.Mezheplerin inançlarına ait kavramların ,terminolojik bakiyelerin,geleneklerin,ritüellerin yanı kısacası fenomenlerin incelenmesinde Din Fenomenolojisi disiplini Mezhepler Tarihi’ne yardımcı olur.
4.Mezhepler ve dinî gruplar sosyal gerçeklikler oldukları için Din Sosyolofisi’nin ilgi alanına girerler.
5.Kişinin mezhep ve cemaati ile aynileşmesi ,inancında müteassıplaşması,grubundan olmayan diğer müminleri ötekileştirmesi ,bazen şiddete yönelmesi,liderlerin kutsanması,ilahi kaynaklı olduğuna inanılan yol gösterici rüyalar, toplumdan soyutlanma davranışları grup gerilemesi ve kurtarıcı bekleme gibi vakalar Din Psikolojisinin ilgi alanı içindedir.—İslam Tarihi bilim dallarıyla yakından ilgilidir.Çünkü halifelik tartışmaları,isyanlar ve iç savaşlar belli bşr mezhebin kurmuş olduğu devlet ve hükümet İslam Tarihi tarafından geniş şekilde ele alınmaktadır.
Önemli Terim ve Kavramları
1.Makâlât:Bu sözcüğün tekili olan makale;fikir,söz,kanaat,inanç manalarına gelmektedir.—Yazılan ve türünün ilk örnekleri olan küçük hacimli eserler makalat diye anılmıştır.Ayrıca Ashabü’l-makalat ifadesinin makaleler ,yazan kimseleri,tanımlamak için kullanıldığı da görülmektedir.
2.Çoğulu fırak olan fırka terimi,daha yaygın bir kullanım alanı bulmuştur.Siyasi ve itikadi gayelerle vücut bulmuş gruplar yanında,kendilerini İslam’a nispet eden dinî,felsefî ve siyasî oluşumlar da fırka terimiyle karşılanmıştır.
3.Mezhep terimi ise Mezhepler Tarihi edebiyatında daha çok ‘makale’nin eş anlamlısı olarak söz,kanaat,inanç manalarında kullanılmıştır.—Türkçe’de mezhep sözcüğü hem sosyal oluşumu hem de bu oluşumun düşünce ve pratiklerini birlikte birlikte tanımlamaktır.
Edebiyatı
1.Edebiyatın Oluşum Dönemi:Mezhepler Tarihi edebiyatının ilk örnekleri olan makalat türü eserler,batıl kabul edilen görüşleri ret ve hak addedilen fikirleri ispat amacıyla çeşitli mezheplere mensup müelliflerce kaleme alınmışlardır.—Mu’tezile,inançları yönünden ,zararlı gördükleri İslam kökenli ya da gayri İslami akımların fikir ve pratiklerini doğrudan muhatap alıyorlar,onlarla mücadele etmeyi amr-i bi’l-ma’ruf prensibi uyarınca zorunlu görev kabul ediyorlardı.bu nedenle bu türden en fazla eser üretenler Mu’tezile alimleri olmuştur.
2.Edebiyatın Gelişim Dönemi:Bu dönemde kaleme alınmış eserlerin birçoğunda mezhep ve dinî grupları tasnifte meşhur yetmiş üç fırka hadisi esas alınşıtır.—El-Fark beyne-l Fırak’ın yazarı Abdülkadir Bağdadi ile el Milel ve’n Nihal’in yazarı Şehristani ‘kurtuluşa eren fırka’ olarak Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat ‘in itikadını ,mahiyetini ve özelliklerini açıklayan kitaplar yazmıştır.—Dönemin müelliflerinin çoğunluğu Sünnî kelamcılardır.
3.Edebiyatın Duraklama ve Taklit Dönemi:Mezhepler Tarihi yazıcılığı yaklaşık yedinci hicri asırdan itibaren elindeki mevcut müktesabatı yeniden üretip tekrarlayan bir karakterle karşımıza çıkar.Mu’tezile düşünce dünyasından büyük ölçüde çekilmiştir.Hâriciler etkinliklerini kaybetmişlerdir.Ayrıca yeni mezhep ve akımlar ortaya çıkmıştır.Moğol istilasını izleyen yıllar büyük fikir çalkantıları yaşamıştır.—İlk Osmanlı müderrisleri genellikle Râzi ekolünün takipçisiydiler.—Rafızilik adı altında hem Safevi devletinin resmî mezhebi olan İmamiyye Şiiliğine hem de Safevilerin etkisindeki Anadolu ‘daki mezhebi olan İmamiyye Şiiliğin hem de Safevilerin etkisindeki Anadolu’daki Kızılbaş-Alevî zümrelerine karşı suçlamacı ve dışlamacı söylem hakim olmuştur.
4.Yakın dönemdeki Gelişmeler:II Meşrutiyet sonrası dönemde İslam Mezhepleri Tarihi Müstakil bir ders hüviyetinde medrese müfredatına dahil edildi.— 1979’da İran’da gerçekleşen devrim,Şia üzerindeki araştırmaları hızlandırmıştır.Şia araştırmalarında bilimsel yayın patlaması yaşandı.ABD’deki 11 Eylül (2001) saldırısının ardından da Selefilik ve Vehhabilik ilgi odağı oldu.
İslam Mezhepleri Tarihi’nin Metodolojik Problemleri
1.Mezhepleri İsimlenirme ve Sınıflanmada Problemler
a)Birçok mezhep ismi yapay olarak üretilmiştir.Bunun başta gelen sebebi 73 fırka esaslı tasnif sisteminden doğan boşlukları doldurma gayretidir.
b) Mezhep isimlerinin bir kısmı muhalifler tarafından aşağılama kastıyla konulmuştur.
c)Klasik kaynaklar bazı mezhep isimlerinin çıkışlarıyla ilgili bir takım hikayeler nakletmektedirler.
d)Bazı mezhep isimlerinin,ayet ve hadislerde geçen isim ve kelimelerle irtibatlandırılması de genelde problemlidir.Mesela ayet ve hadisteki kelime olumlu çağrışım yapıyorsa mezhep ismini iyileştirip meşrulaştırma;gayesi güdülmüş olabilir.
2.Tarih okumada problemler
a)Mezhepler ve dini gruplar kendi kaynaklarında Mesela Hz. Peygamber’in zamanından itibaren var olan fikirlerin ve yapıların temsilcileri oldukları şeklinde sahte bir görüntü vermektedirler.
b)Sosyal olaylarda çok sebeplilik ve fonksiyonellik ilkeleri geçerlidir.Tarihi bir olayın aslında birden fazla olan sebeplerini tek bir sebebe indirgemek doğru değildir.
c)Kavramlar tarihseldir.Her kavram ,ait olduğu tarihin şartları içinde anlam kazanmıştır.
d)Kaynak eserlerde tarafgirlikler ve çarpıtmalar yapılmıştır.
e)Mezhep ve grupların birçoğu,kendi lehlerine gerçek dışı isnat girişimlerinde bulunmuşlardır.Mesela;Hz.Peygamber’in ağzından kendi mezhepleri lehine veya muhalif mezhebin aleyhine hadisler uydurmak;geriye doğru üstat silsileleri icat ederek mezhep ile Hz. Peygamber arasında bir köprü kurmak suretiyle kendi fikir ve amellerine meşruiyet kazandırmak türünden isnat girişimlerinde bulunulmuştur.
MEZHEP KAVRAMLARI
Arapça ‘z-h-b’ sulasî fiilinden türeyen mezhep kelimesi sözcük anlamı olarak ‘izlenen yol,gidilen yer’ anlamına gelmektedir.Terim olarak ise dinin anlaşılması ve algılanmasından,dinî farklılaşmadan kaynaklanan grupları ve bunların fikir ve pratiklerini ifade eder.
Din-Mezhep İlişkisi
Hz.Muhammed hayatta iken itikadî,sosyal ve siyasî bir ayrılık baş göstermemiştir.Kur’an’ın inmekte olması ve Hz.Peygamber’in hayatın her sahasında müminlere önderlik etmesi,ayrılığa yol açacak ihtilafları önlemiştir.—Mezhepler ilahi kaynaklı vahyin ve nebevi öğretilerin yorumlanış farklılıklarıdır.Bu sebeple dinin yerine geçemezler.—Tefrika,hem dinin özündeki hem de toplumun bütünlüğündeki bozulmayı ifade eden bir kavramdır.İhtilaf,ise dinin temel esaslarını kabul etmekle beraber bu esasların öahiyeti üzerinde alternatif düşünceler üretmek şeklinde anlaşılabilir.Müslümanlar arasında ihtilafa yol açan bir mesele ,tefrikaya yol açmışyorsa,bu çeşit ihtilaflar hoş görülebilir,hatta İslamiyet içerisinde bir zenginlik sayılabilir.
Yetmiş Üç Fırka Rivayeti ve Yetmiş İki Millet Söylemi
İslam ümmeti içerisinde çok sayıda fırkalaşma ortaya çıkmıştır.Bu çıkışlar günümüz de de sürmektedir.Gelecekte de sürmesi beklenmektedir.Bu rivayete dayanarak hemen her mezhep kendisinin ‘kurtulan fırka’ olduğunu ileri sürmüş,diğerlerini ise dalalet/sapkınlık ile itham etmiş onları cehennemlik olmaya layık görmüştür.
Hak Mezhep Anlayışı İle İlgili Kavramlar
Genellikle mezhepler kendilerinin ehl-i hak ,kendilerinden olmayanlar ise ehl-i batıl olduklarını idda etmişlerdir.
Bid’at ‘Rasulullah ve ashabın yolu’ olan ‘sünnet’ in karşıtı olarak karşımıza çıkmaktadır.Ehl’i sünnet topluluklar ;itikadi konularda kendi görüşlerini kabul etmeyen mezhep ve dini gruplara ‘bidatçılar’ anlamında ehl-i bidat demişlerdir.—Ehl-i Heva ise;sünnetin istikametinde gitmek yerine nefislerinin arzu ve isteklerine tabi olan gruplar için kullanılmıştır.Ehl-i Furkat ,mezhep grupların ayrılıkçı özelliklerini,fırkalaşma eğilimlerini öne çıkartmaktadır.Ehl-i Sünnet ifadesine eklenen cemaat kelimesi ve genel olarak ehl-i cemaat kavramı ise cemaat halinde birlik ve beraberlik içinde olmayı anlatmak istemektedir.ALLAH’a ,kitabına,peygamberine ve ahiret imanları,kıbleye dönerek namaz kılmanın farziyetine inanmaları vb. sebeplerle bu kesimler ehl-i kıble olarak kabul görmüştür.
Ünite 2- Mezheplerin Ortaya Çıkış Nedenleri
(1)İnsanın Tabiatı; İnsanın doğuştan gelen özellikleri ve çevresidir. Çölde yaşayan bedeviler sert mizaçlı insanlardır. Ve katı olan haricilerin dogmasına neden olmuştur.
(2)Nasların Tabiatı; Nas kuran ayeti ve hadislere denir. Yanlış yorumlamadan veya kendine göre yorumlamadan dolayı görüş ayrılıklarına neden olmuştu.
Müteşabih ayetler; Anlamı kapalı olan ayetlerdir.(Yedhullah,)Allahın eli,Allah’ın Arş’a istivası gibi.Mücessime ve müsebbihe bu ayetleri yanlış anlar,yani zahiri(maddede) anlar.Manada anlamazlar.
>Hariciler Hz.liyi inkar için,Şiilerde Hz. Aliyi büyük göstermek için naslara baş vurmuştur.
(3)Farklı din ve medeniyet etkileşimi: Arap yarım adasında Yahudilik, Hıristiyanlık, Mecusilik etkisi vardır.
>Sasani kültüründeki ilahi kral anlayışı Şiiliği ortaya çıkarmıştır.
>İslam sınırları Emeviler ve Abbasiler zamanında genişlemiştir. Küfe ise İslamla yeni kurulan şehirdir.
>Müslümanlar Allah’ın sıfatları, husun, kubuh konusunda Yahudilerle tartışmışlardır. Bu tartışma Kelam ilmi ve mutezileyi ortaya çıkardı.
>Allah c.c’hun sıfatları konusunda mutezile en çok tartışma içerisine girmiştir.
Sosyopolitik faktörler
>Şiiler Hz Aliye inanırlar, Hz Osman, Ömer, Ebubekir’e inanmazlar.
>Hariciler Hz Osman’ın son altı yılı ile Hz Ali’yi inkâr ederler.
>Cemel ve sıtfin savaşından sonra cebriye ve mutezile ortaya çıktı.
Halife Seçimi
>Ensar ilk etapta sad b. Ubade’yi halife seçmek istediyse de Hz. Ömer ve Hz Ebu Bekir buna karşı çıktı.
>Hz Muhammet S.a.v kendisinden sonra gelecek olan İslam halifesini açık bir şekilde belirtmedi. Sadece Ölümüne yakın Hz Ebubekir ile yan yana namaz kıldırdı. Bu nedenle ilk halife olarak Hz Ebubekir seçildi.
>Şiiler Gadiri humda Peygamber (S.a.v) ‘in Hz Ali’ye hilafet işareti verdiğini savunmuşlardır. Bu yüzden diğer tüm halifeleri yok sayarlar ve gasp olarak değerlendirirler.
>En sorunsuz seçim Hz Ömer’in seçimi olmuştur.
>Hz Ömer ve Hz Ebu Bekir zamanında İslam coğrafyası genişledi. İran, Irak, Suriye, İslam topraklarına katıldı.
>Hz Ebu Bekir zamanında Tüleyha,Müseymeletül kezzap,Esvet el ansi,Secah, yalancı peygamber olarak ortaya çıkmıştır.
Hz Osman Dönemi Olayları
>Hz Ömer’in Nihavent savaşında esir alınan birisi tarafından öldürülmesi ile Hz Ömer devlet başkanına işaret edemedi.6 kişilik şuaraya bu seçimi iletti.Abdurrahman bin avf (şura başkanı) Hz Osman’ı seçti.Ve Hz Osman en Uzun süre ayakta kaldı.
>Hz Osman’ın 12 sene süren hilafetinin ilk 6 yılın da Azerbaycan,K.Afrika,Ermenistan,İran ve Horasan İslam Topraklarına dahil edildi.
>Hz Osman ince ruhlu birisidir.
>Hz Osman valileri akrabalarından seçti, farklı Kur-an nüshalarını yaktırdı. Arazileri devlet tarafında kamusallaştırdı. Bu durum bir takım Müslümanların tepkisini çekti. Ve bu nedenler bahane bilinerek isyancı Müslümanlarca şehit edildi. Siyasi ve sosyal kargaşanın sorumlusu ise Abdullah b. Sebedir.
>Katil sebeiye fırkası zaten halife olacak Hz Ali’den tarafmış gibi gözüktüler.Bu yüzden Medineliler Hz Ali’yi şartlı seçtiler.Bu şart ise Hz Osman’ın katillerinin yakalanması ve cezalandırılması idi.
Cemel(deve) Savaşı
Hz Aişe Basra şehrine gitti ve Hz Ali’nin valisini Basra şehrinden çıkardı. Bunun üzerine Hz Alinin Ordusu ile Muhalefet (Hz Aişe ) ordusu Basra da karşı karşıya geldi. Başta uzlaşı sağlandıysa da Abdullah B. Sebe’nin kışkırtmasıyla savaş başladı. Bu savaşı Hz Ali Yendi. Suriye dışında tüm bölgeler Hz Ali’ye
Sıtfin Savaşı
Şam valisi Muaviye b ebu süfyan Hz Aliye biat etmedi. Sıtfin savaşı Suriye’nin Rakka şehrinde sıtfin ovasında gerçekleşrti. Başta Hz Ali yendi ise de Muaviye amr b.as’ın tavsiyesi üzerine mızrakların ucuna kuran ayetleri taktırdı. Bu durum karşısında ise Iraklı hafızlarımız savaştan geri çekildiler. Ve karar kur-anın hakemliğine başvurmak oldu.
(kur-an’ın hakemliği – Hakem olayı)TAHKİM OLAYI
Hz Alinin hakemi Ebu Musa el-Eşari,Amr b el-as da Muaviyenin hakemi oldu.Ebu Musa tahkim kararına uyduğunu herkese açıkladıktan sonra.Amr b. As sözünde durmayarak Hz Muaviyenin halife olduğu kararını verdi.Bir şekilde halifelik Hz Muaviyeye geçti.
Başta tahkim olayını kabul eden Hz Ali yandaşları sonradan tövbe ettiklerini söyleyerek Hz Ali den tahkim olayına itiraz etmesini istediler. Hz Alide itiraz etmeyince bu sefer Hz Ali yandaşları Hz Aliden ayrılarak Hariciliği kurdular.
___________________________________
Farklı bir özet çalışması
Ünite 2- Mezheplerin Ortaya Çıkış Nedenleri
PSİKO-SOSYAL FAKTÖRLER
İnsan sosyal bir varlıktır.İnsanın içinde bulunduğu toplumsal gerçeklik,hakikat algısının şekillenmesinde birincil derecede işlev görür.—Mezheplerin oluşum ve gelişim süreçlerinde insan hem bireysel hem de toplumsal olarak aktif rol üstlenmektedir.
1.İnsanın Tabiatı:İnsanın yetiştiği ortam,yaşadığı zaman dilimi,karşılaştığı psiko-sosyal problemler,muhatap olduğu insanlar din anlayışının şekillenmesinde önemli bir rol oynar.Mesela Medine’deki Müslümanların İslam dinini anlama biçimleriyle,çölden gelen bedevilerinki aynı olmamıştır.
2.Nassların Tabiatı:Mezheplerin doğuşuna yol açan farklılaşmalar nassların yorumu konusundaki görüş ayrılıklarından beslenmiştir.—Kur’an insan aklına geniş bir hareket alanı tanımıştır.Mesela pek çok ayette insan düşünmeye ve aklını kullanmaya davet edilmiştir.
3.Farklı Din , Kültür ve Medeniyetlerle Olan Etkileşimler:İslam , Mekke ve Medine sınırlarını aşıp geniş kitlelere ulaştıkça,farklı dinlere ve kültürlere mensup kişilerde müslüman oldu.—Hz. Peygamber döneminden itibaren Mekke ve Medine , yeni dinin merkezi olmaları dolayısıyla çok fazla göç almaya başladı.Bu durum, demografik yapılarının yeniden şekillenmesine yol açtı.—Ama yeni durum,yeni problemlere de kapı araladı:Mesela bedeviler için şehir yaşamı,hızlı baş döndürücü bir kültür değişimiydi ve yeni duruma intibak sorununu beraber taşıyordu.—İslam dininin,diğer semavi dinlere karşı üstün olduğu Müslümanlarca temellendirilmeye çalışıldı,Yahudi ve Hristiyan din adamlarıyla tartışmalara girildi.
SOSYO-POLİTİK FAKTÖRLER
Hz.Muhammed’in 10/632 yılındaki ölümüyle birlikte ,siyaset eksenli gelgitler yaşamıştır.—İlk ortaya çıkan farlılaşmalar genelde siyasi temelli olmuştur.—Bu ihtilaflar kimi zaman karşılıklı silahlı mücadele boyutuna varmıştır.
1.Halife Seçimleri:Halife seçimine yönelik ilk girişim Medineli müslümanların Sa’ide Oğulları gölgeliğinde bir araya gelip Sa’da b. Ubade ismi üzerinde uzlaşmalarıdır.—Hz. Ömer ,Hz. Ebubekir ve Ebu Ubeyde hızlıca ensarın toplandığı yere geldiler ve karşılıklı müzakerelere başladılar.—Hz.Ebubekir ve Hz. Ömer ,Hz. Ebubekir’in halifeliği konusunda Sad b. Ubade dışında orada bulunan tüm sahabeler uzlaştılar.—Hz. Ali ve Haşimoğulları , belli bir müddet gecikmeyle de olsa Hz. Ebu Bekir ‘e halife olarak biat ettiler.
2.Hz. Osman Dönemi Olayları: Hz. Osman’ın on iki yıl süren halifenin ilk altı yılı , sonradan yaşanacak problemlerin ipuçlarını bünyesinde taşımakla birlikte genellikle sorunsuz geçmiştir.İkinci altı yılında Ümeyye Oğulların’dan olan Hz. Osman’ın devlet görevlerinde ve vali atamalarında kendi akrabalarını tercih etmesi ,kökleri İslam öncesine uzanan Ümeyyeoğulları – Haşimoğulları çekişmesini ve rekabetini tetikledi.–Hz. Osanın otoritesini tam olarak gösteremedi .Diğer halifelerin uygulamalarıyla uyuşmayan bazı yaptırım ve tutumları olmuştur.Söz konusu tutumları,tümüyle keyfi değildir; temelinde önemli hassasiyetler yatmaktaydı.—Hz. Osman’ın ölümünden sonra Medine’de yaşanan kargaşanın mimarları ,Hz. Ali’nin hilafeti üzerinde uzlaştılar ve Medine halkını ona biat etmeye zorladılar.—Medine halkı onun hilafetinin Hz. Osman ‘ın katillerini bulup cezalandırması koşuluyla kabul etti.—Hz. Osman’ın katilleri bir veya birkaç kişiyle sınırlı değildi; aksine bir topluluk tarafından öldürülmüştü ve bu topluluk Hz. Ali’nin halife olmasını sağlayan kesimdi.Zaman Hz. Ali’nin aleyhine işliyordu.
3.Cemel ve Sıffın Savaşları:Hz. Osman’ın katillerinin bulunması geciktikçe , Hz Ali’nin halifeliğine yönelik tepkiler artmaya başladı.Bu süreçte en önemli gelişme,başlarında Hz. Aişe ile Talha ve Zübeyr gibi seçkin sahabilerin de bulunduğu bir kesimin ,halifeliğe karşı birleşmesiydi.—Hz.Ali ordusuyla muhalefet ordusunu Basra’da karşıladı.—Gece yarısında ise her iki kesimin taraftarları arasında, karşı tarafın baskında bulunduğu yönünde bir şayia yayıldı.Her iki kesim de ne olduğunu anlamadan kendilerini bir savaşın içinde buldular.Birçok sahabinin şehit olduğu Cemel savaşı , Hz.Ali ve taraftarlarının lehinde sonuçlandı.Böylece Hz .Ali’nin otoritesi iyice güçlendi.—Suriyeliler ve Şam valisi olan Muaviye Hz. Ali’nin halifeliğini tanımadı.Muaviye Hz. Osman’ın katillerinin bulunup cezalandırılması isteğini daha da ileri bir noktaya taşıdı ve onun katillerinden Hz. Ali’yi sorumlu tuttu.—Sonunda iki kesim arasında kaçınılmaz bir savaş başladı.—Muaviye ordusu bozguna uğramak üzereyken , Amr b. El-As ‘ın önerisiyle mızrakların uçlarına Kuran ayetlerinin yazılı olduğu sahifeler takılarak , savaşın durdurulması ve Kuran’ın hakemliğine baş vurulması talep edildi.Hz. Ali olayın bir hile ve aldatmaca olduğunun farkındaydı.Ama bu hileden oldukça etkilenen askerlerine bu gerçeği anlatmayı başaramadı.
TAHKİM OLAYI
Hz.Ali’nin hakemi olarak Ebu Musa el-Eşari , Muaviye’nin hakemi olarak da Amr b.el –As seçildi.Her iki hakem , Hz.Osman’ın katillerinin bulunup derhal cezalandırılması ve bunu da şura yoluyla gerçekleştirilmesi konusunda anlaştılar.Bu kabul Hz. Ali ile Muaviye’nin ilk etapta görevlerinden alınmalarını ve şura yoluyla alınacak karara uymalarını gerekli kılıyordu.
Amr b. El-As antleşma metnine sadık kalmayarak , Hz. Ali’yi görevden alıp yerine Muaviye’yi getirdiğini söyledi.Bunun üzerine ortalık yeniden karıştı ve bir sonuca varılamadan olay neticelendi.
Bu olay sonunda Hz. Ali’nin taraftarları ikiye bölündü.Hz. Ali’yi tahkime zorlayanlar,bunu yapmakla günah işlediklerini ,fakat bu günahlarından tevbe ettiklerini,Hz.Ali’nin tevbe etmesi gerektiğinin iddia ettiler.Hatta daha da ileri giderek Hz. Ali’yi hakem tayin ettiğinden dolayı küfürle suçladılar.Hicretin 40.yılında Hz. Ali yine onlardan birisi olan Abdullah b. Mülcem tarafından şehit edildi
Ünite 3- Yönetim, İman-Küfür ve Kader Meseleleri Etrafında Oluşan İlk Mezhepler
>Harici, Mürci, kaderiye ve mutezile’nin ortaya çıkışını bu ünitemizde işleyeceğiz. Mezhepler, kendilerini 73 fırka hadisinde bahsi geçen Fırka-i Naciye(Ehlisünnet ve cemea-Kurtuluşa eren fırka) olarak kabul ederler.
Haricilik
>Harici: Çıkmak, itaatten çıkıp isyan etmek anlamına gelen hurüc kökünden ayrılan isyan eden anlamına gelen haricün demektir
>Bu fırkanın muhalifleri onları Hz Ali den ayrılan, yönetime karşı ayaklanan cemaatten çıkan anlamında kullanmıştırlar
>Şehristaniyeye göre haktan ayrılmayan İmama karşı ayaklanan herkes harici olarak bilinir.
>Hariciler hakkında kullanılan bir diğer isim de “dinden çıkmış” anlamında olan marikadır.
>Kedilerine Muhakkime(hakemden ayrılan),Haruriye(toplandıkları yer)Ve Vehbiye(efendileri olan Abdullan b vebh)denilmiştir.
>Hariciler ise bu isimleri kabul etmeyerek “canlarını mallarını Allah’a satan” anlamında ehli şurat ismini kendilerine yeğ bilmiştir.
Doğuşu Ve Gelişimi
>Hariciler Hz Osman’ı biz öldürdük demişler ve sıtfinde hakem olayından sonra ayrılmışlardır.
>Harici kitle Şebes et-Temimi’yi askeri kumandan, Abdullah b. Keva el-Yeşkuri’yi de namaz kıldırmak üzere imam seçtiler.
>Hariciler Hz Osman’ı tekfir (kâfirlikle suçlama)etmeyen, lanetlemeyen Müslümanları kâfir sayıyor ve acımazsızca öldürüyorlardı.
>Ashabtan Abdullah b. Habbab b. Eret ile hamile eşini sorguya çekmişler ve Ali müşriktir demedikleri için öldürmüşlerdi. Bunun üzerine Nehravan da haricilerin tamamına yakını Hz Ali tarafından öldürüldü.
>Hariciler Nehravan yenilgisi üzerine Hz Muaviye,Amr b. El-as ve Hz Aliyi öldürmek üzere birilerini görevlendirdi.Hz Aliyi öldürmekle görevli Abdurrahman b. Mülcem 21 Ramazan Hz Aliyi Mescide giderken şehit etti.
>Emeviler Banikya’da Haricilerin neredeyse tamamını öldürdü. Küfe hariciliğinin sonu oldu.
>Hariciler Trablus Miknase ve sicilmase bölgelerini istila ederek Rüstemiler devletini kurup haricilerin ibadiyye kolunu burada ortaya çıkardılar.
>İbadiyye Basra, Yemen, Hadramut, Uman, Kuzey Afrika ve Mağrib’de tek varlığını sürdüren harici fırka olma özelliğini taşır.
>İbadiye fırkası adını kurucusu olan Abdullah b. İbad’dan almıştır.
>Allah’ın sıfatlarının zatından ayrı olmadığını söylemeleri, Kur-an’ı mahlûk kabul etmeleri ve ahrette şefaati inkar etmeleri İbadilerin Mütezile etkisinde kaldıklarını gösterir.
>İbadilere göre hayır da şer de Allah’tandır. Kulların fiilleri Allah’ın dilemesi ve yaratması ile meydana gelir.
> İbadiyeye göre Büyük Günah insanı dinden çıkarmaz onu sadece günahkâr eder.Tövbe ederse kurtulur.Tövbe etmezse ebedi cehennemde kalır.
MÜRCİ MEZHEBİ
>Mürci: Tehir etmek, “Ümit vermek” anlamına gelen irca kökünden türemiştir.
>Terim olarak büyük günah işleyenlerin hallerini Allah’a havale eden, tehir eden anlamına gelmektedir mürci.
>İman karşısında ameli 2. plana yiten anlamında mürci denmiştir.
Doğuşu ve Gelişimi
>Hz Osman’ın şahadetinden sonra aralarında Abdullah b.Ömer, Sa’d b.Ebi vakkas, Muhammet b. Mesleme ve Usame bin zeyd gibi sahabilerinde aralarında bulunduğu bir heyet evlerine çekilerek Hz Aliye biat etmekten kaçınmışlardır. Ve Ehli kıble’ye kılıç çekmeyi reddediyorlardı.
Ebu Hanife ve mürci: Mürcilerde büyük günah işleyenin cennetlik mi yoksa cehennemlik mi olduğu görüşü ehli sünnetin görüşüne yakın görüştür.
>Amel imanın yanında 2. sırada yer alır. Ancak Ebu Hanife Mürci vasfını asla kabul etmemektedir.
>Mütezileler, kader meselesi konusunda kendilerine muhalefet eden herkese Mürci demişlerdir.
KADERİYYE
Bu guruba bazen ehli kader de denilmiştir. Abdulkahir bağdadi ise kaderiyeyi mutezilenin bir diğer adı olarak ele alır. Fakat bazı müellifler kaderiyeye halis kaderiye diyerek arasındaki farkı belirtmiştir.
MÜTEZİLE MEZHEBİ
>Sözlükte “ayırmak uzaklaştırmak” anlamındaki “a-z-l” kökünden sıfat olan mutezile uzaklaşan, ayrılıp bir köşeye çekilen demektir.
>Kulun kendi fiillerini yaratmaya kadir oldukları için kaderiye,Cehim b. Safvadan etkilendikleri için cemhiyye Allah şerri yaratmaz dedikleri için Seneviye ve mecusiyye ,tövbe etmeden ölenlerin bağışlanmayacağını söyledikleri için vaidiyye ve Allah’a bazı kadim sıfatları nispet etmekten kaçındıkları için Muattıla olarak da adlandırılmaktadır.Ancak mütezile alimleri bu isimleri reddetmektedir.
>Mütezile kendilerine mütezilenin dışında Ashabul-adl ve’t-tevhid,adliyye ,Ehl-i adl,Ehlulhak,El fırka-i Naciye gibi adlar vermektedir.
Mütezile’nin Doğuşu Ve Gelişimi
>Bazı sahabilerin Hz Osman’ın şehit edimlisi üzerine evlerinde kalması hiç dışarı çıkmamaları mütezile denmesine neden oldu.
>Vasıl b. Ata Hasan basriden Mürtekibi kebire(Büyük günah işleyen)ne mü’mindir ne kâfirdir diyerek ayrıldı. Hasan basride ona vasıl bizden ayrıldı(itezele oldu)dedi. Ve Mütezile ortaya çıktı.
>Halife mutevekkil mütezileyi desteklemeyi bıraktıktan sonra mütezilenin yükselmesi durdu.
>Teoride ferdin hürriyetini savunan mutezile uygulamada baskıcılığa destek vermesi nedeni ile çöküşe sürüklenmeye başladı.
Mutezilenin Bağdat ve Basra Okulları
Abbasiler döneminde mutezile Bağdat ve Basra koluna arılmıştır.Basra okulunun ilk temsilcisi ayrıca mezhebin kurucusu olan vasıl b. Atadır.
>Mutezilenin yayıldığı bölgeler daha çok Basra, Şam Kufe,Horosan,Yemen,Taberistan ve Mağribdir.
İnanç Sistemi
Edilley-i Şeriyyeden(şerri hükümlerden) icma ve kıyası kabul etmezler kendilerince Usul-ü hamse görüşünü geliştirirler. Ve kıyas icma yerine aklı ön planda tutarlar.
>İtikadi alanda ilk meshep muteziledir.
>Sıfatiyye Allahın zati sıfata tabi olduğunu söylüyor, Haşviye ise sapıtarak cismi ve maddi manalar nispet ediyordu. Bâtıniye ise Allahın sonradan olmuş (hadis) zati sıfatlara sahip bulunduğunu savunuyordu.
>adl= Allahın iyi hasen fiilleri işlemesi.
>Vad=Gelecekte bir insana bir faydanın ulaştırılacağına veya bi zararın giderileceğine denir.
>Vaid=Onun bir zarara uğrayacağı yada bir faydadan mahrum bakılacağı manasına gelir.
>Mutezilenin bir kısmı kabir azabı,münker ve nekir suali mizan sırat gibi hususları ret etmiştir.
El menzile beyne’l-Menzileteyn=Cennet cehennem arasında bir yerde olana denir.Mutezileye göre bu kimse (fasık)tövbe etmeden ölürse ebedi cehennemliktir.
>Hz Aliyi ve taraflarını tekfir eden harici ve her iki tarafı mü’min sayan mürci ile ara buluculuk yapmıştırlar.
Emri bil maruf(iyiliği emretme)yerine göre sünnet yerine göre vacip
Nehyi anil münker (kötülükten alıkoyma) ise vacip sayılmıştır.
Ünite 4- Ehl-i Sünnet ve’l – Cemaat
Sünnet kavramı ‘’hz.Peygamber’in,söz tutum ve davranışları’’ için kullanılmıştır..Ehli sünnet mensuplarına Sünnî adı verilmektesir.
Ehl-i Sünnet ve’l –Cemaat terkibi uzun bir zaman diliminde terimleşmiştir..Ehl-i Sünnet;Hz. Peygamber’in ,sahabenin ve onların yolunu takip eden ilk nesillerin inanç sahasındaki görüş ve tercihlerini benimseyip izleyen geniş kesimlere verilen isimdir.
Doğuşu ve Gelişimi
Mevâli Hasan el-Basrî ve Ebu Hanife ile başlamış ve cumhûr ulema denilen alimlerle devam etmiştir.—Ebu’l-Hasan el-Eşari, Mutezil’den ayrıldığını ilan ederek kelam ekolünü kurmuş;diğer taraftan da Hanefi ekolünün inanç esaslarını sistemleştiren Ebû Mansur el-Maturidi Maverâünnehir bölgesinde kendi kurmuş olduğu kelam ekolünü yaymaya başlamıştır.—Ehl-i Sünnet çatışını çatan Abdülkahir Bağdadi ve Şehristanî gibi alimlerdir. –Selefiyye; sahabe ve tabiun neslini takip eden fukâhâ ve muhaddislerin yolu olarak tarif edilir.—Ehl-i Sünnet-i Hassa ;hadis merkezli düşündükleri için Ehl-i Hadis adı verilmiştir.—Selefiyye’nin imamı Ahmed b. Hanbel ‘dir.—Diğer taraftan hicri ikinci yüzyılda başlayan tercüme faaliyetleri ve Müslümanların değişik kültürlerle karşılaşması , itikadi esasların akıl ilkeleriyle de doğrulanması ihtiyacını doğurmuştur.Bu usülün öncülüğünü Ebu Hanife yapmıştır.Bu hareket Eş’ari ve Maturidi kelam ekolleri ile canlılık kazanmıştır.Bu çizgi Sünniliğin büyük bölümünü etkilediği için Ehl-i Sünnet-i Amme adını ,aklı önemsediği için Ehl-i Rey daha sonraki yüzyıllarda oluşup geliştiği için de Hanefiyye adını almıştır.
ASHAB-I HADİS VE SELEFİLİKTemel özellikleri , inanç esasları konusunda nasslarda ifade edilen esasları olduğu gibi kabul etmeleridir.Müteşabihatı hiç tevil etmeden tasdik ederler ve konuyla ilgili aklî delil aramazlar.İnanç esaslarını ortaya koymada takip ettikleri metod prensipleri;tasdik,tasdis,aczi itiraf,sükut,imsak,keff,marifet ehline teslim dir.
Haberi sıfatlar konusundaki bu yaklaşımlar yanında Kur’an’ın mahluk olmadığı hayır ve şerrin ALLAH’tan olduğu,rüyetullahı kabul etmeleri, iman ve islamı birbirinden ayırmaları,büyük günah sahibini tekfir etmemekle beraber onun imandan çıktığını ama İslam’dan çıkmadığını söylemeleri ,kıyamet alametlerini ve ahiret ahvalini ayet ve hadislerde geçtikleri şekilde yorumsuz kabullari , selefiyyenin en dikkat çeken görüşleridir.Kelam metodunu kötülemeleri ve bidatçılardan uzaklaşmaları da onlara mahsus tutumlardandır.—Selefiyye ekolü hicri 8.y.y.dan İbn Teymiyye tarafından canlandırılmıştır.
ASHAB-I REY VE KELAM MEZHEPLERİ Rey,düşünüp taşındıktan ve doğru olan ciheti anlamak için araştırmada bulunduktan sonra varılan görüştür.
Eş’arilik
Ebu’l-Hasan el-Eşari talebeleri tarafından kurulmuştur.İlahi sıfatlar, kulların fiilleri ve iman-günah konularına dair görüşleri sebebiyle muhalifleri tarafından Müşebbihe,Cebriyye ve Mürcie gibi isimlerle de anılmıştır.
Eş’ari’nin Görüşleri
Bilgi:Doğruluğundan şüphe edilmeyen bilgilere zaruri bilgi denir.Bilgi nazar ,tefekkür ve tartışma yoluyla elde edilebilir.Bilginin kaynakları duyular,akıl ve haberdir.Haberin kesin bilgi ifade edebilmesi için tevatür yoluyla gelmesi veya bir peygamber tarafından bildirilmiş olması gerekir.
Uluhiyet:ALLAH’ın varlığına ancak akıl yürütme yöntemiyle ulaşılabileceğini kabul eder.
Rü’yetullah:ALLAH’ın görülmesi mümkündür.
Kur’an’ın yaratılmışlığı:Eş’ariler Kur’an’ın mahluk olmadığını kabul etmiştir.
Kader problemi:Kullara ait fiillerin ALLAH tarafından yaratıldığı hususunda ittifak ederler.
Nübüvvet:Resul olanlar ilahi emirleri insanlar tebliğ etmekle yükümlü tutulduğu halde,nebiler böyle bir mükellefiyet taşımaz.Bu sebeple kadınlardan da nebi seçilmiştir.Eş’ariler’in nübüvveti ispat etmek için dayandıkları en önemli delil mucizedir.
Ahiret:Ahiret hallerini bilmenin tek yolu nakildir.
İman-amel ilişkisi:İman tasdikten ibarettir.İkrar ve amel imana dahil değildir.Eş’ari büyük günah işleyen kimse hakkında ‘’ALLAH,dilerse onu affetip cennetine koyar,dilerse yoldan çıkmasından onu cezalandırır,fakat daha sonra yine cennetine koyar’’ demiştir.
İmamet:Müslümanların,bir kimseyi devlet başkanı seçmeleri farzdır.Başkanın ergenlik çağına girmiş,devlet işlerini yürütmeye ehli hür bir erkek olması gerekir.Devlet başkanlığı görevi,nasla değil Müslümanların seçimiyle belirlenir,İmamın gaybı bilmesi ve masum olması söz konusu değildir.
Maturidilik Maturidilik,Ebu Hanife ve Maturidi’nin görüşleri etrafında olmuştur.Maturidi nakille aklı uzlaştırma yöntemini uygulayıp geliştirmiştir.—Maturidiyye’nin ekolleşmesi Ebu’l-Muîn en-Nesefi ile belirgin hale gelmiştir.
Maturidi’nin Görüşleri
Bilgi teorisi:Maturidiye göre duyuların ve aklın alanına giren konuların bilinmesin sağlayan niteliktir.Bilgi kaynakları duyular,akıl ve doğru haberdir.—Yalan olmasını aklın kabul etmeyeceği bir muhteva taşıyan mütevatir haber zorunlu bilgi ifade eder.—Âhâd haberler ise zan ifade eder,kabul edilmesi ve bağlayıcı olması için başka şartlar aranır.
İlahi ilim ve sıfatlar:Maturidi ,ALLAH’ın zihinde canlandırılmayan zatı hakkında sadece isim ve sıfatları vasıtasıyla bilgi sahibi olunabileceğini söylemiştir.Sıfatlar zattan bağımsız bir varlığa sahip değildir.—Her var olan ,ALLAH’ın dilemesi ,kaderi ve kazasının bir sonucu olarak vardır.
Kelam sıfatı:Kelam-ı lafzî hadistir.Mutlak bir ifade ile ‘ Kur’an mahluktur’ demek yanlış olup sadece lafızlarının mahluk olduğunu belirtmek gerekir.
Arşa İstiva:Maturidi’ye göre nassta ALLAH’a atfedilen haberi sıfatlar ALLAH’ın yaratıklara benzemesini nefyeden anlamlar içerir.
Ru’yetullah:ALLAH’ın cennette cisimlere ait özelliklerden münezzeh olarak müminlerce görüleceğini söylemiştir.
Kader:Fiiller,kazanılması (kesb) ve icra edilmeleri yönünden insanın,yaratılmaları yönünden ise,ALLAH’ın iradesi ve etkisiyle meydana gelir.Fiillerini insanın yarattığını kabul etmek yaratıcılıkta ALLAH’a ortak olmak demektir.
Nübüvvet:ALLAH’ın yarattığı insanları dünyevî ve dinî konularda bilgilendirmesi,doğru yolu göstermesi hikmet açısından zorunlu bir husustur.–Kadınlar peygamber gönderilmemiştir.
Ahiret:İnsanın iyilik yapana mükafat,kötülük işleyene ceza vermek gerektiğini benimsemesi ve bunu dünyada uygulaması,ahiret hayatını fikren zorunlu kılar.—Maturidilere göre kıyametin kopmasından sonra ölülerin bedenleriyle birlikte dirileceği ,ayetlerle sabir olan kesin ibr itikadi hükümdür.
İman-küfür:Maturidi’ye göre imanın asıl unsuru kalp ile tasdiktir.Dilin ikrarı ise kalpteki imanın anlatılmasına ilişkin bir vasıtadır.—İmanın artıp eksilmesi,her an iman etmeye devam etmek,yahut imanda güç,itminan ve nurun artıp eksilmesi anlamındadır.
İmamet:Müslümanlar bir devlet düzeni içinde yaşamalı ve mutlaka devlet başkanı belirlemelidir.
Ünite 5- Şiîlik I
ŞİİLİĞİN ORTAYA ÇIKIŞI VE KÖKENİ
İsimlendirilme Meselesi
Şiâ Arapça’da ‘’ş-y-a’’ kökünden gelen bir kelime olup taraftar,yardımcı,partizan anlamlarında kullanılmaktadır.Şiâ daha çok hizipleşme ve klikleşmeyi ifade eden bir lafızdır.
Terim olarak Şiâ ; Hz. Peygamber’in vefatından sonra Hz.Ali ve Ehl-i Beyt’ini halifeliğe en layık insanlar olarak gören,Hz. Ali’yi meşru halife kabul eden, ondan sonraki halifelerin de onun soyundan gelmesi gerektiğine inanan toplulukların müşterek adı olmuştur.—Şiâ ismi,özellikle imamet konusunda kendine özgü olan bir fırkanın özel ismi olmuştur.—Şiâ imametin İslam’ın temeli ve dinin rüknü olduğuna inanmaktır.Peygamber’in bunu gizlemesi ve yürütülmesini ümmete bırakması düşünülemez.
Şiiliğin Teşekkülü
Şiâ’nın büyük çoğunluğu ,Ali taraftarlığının Hz.Peygamber devrinde,onun vasıtasıyla ve teşvikiyle ortaya çıkıp gelişme kaydettiğini söylemiştir.Hatta Hz.Ali’nin ,imametini destekleyen,sahabilerin,daha o zaman ,Ali Şiâsı diye anıldıklarını belirtmektedirler.—Hz.Ali’nin ilk dönemde Hz. Ebubekir’in halife seçilmesinden hoşlanmadığı, ona biat etmeye belli bir süre yanaşmadığı bilinmektedir.Hz. Ali’nın Hz. Ebubekir ve önde gelen diğer zevâtla yaptığı konuşmalarda,kendisinin halifeliğe daha fazla hak sahibi olduğunu düşündüğünü gösteren ifadeleri mevcuttur.Şiîler hilafetin nass ve tayinle belirlendiğini ispat etmek için bazı deliller getirmiştir.Aynı şekilde gadîr-i Hum hadisesinden nass ve tayin manası çıkarmışlardır.
Ebû Bekir ve Ömer devrinde ,her iki halifenin de adalet ve hakkaniyete uygun hareket etmeleri sebebiyle, toplumda başka bir idareciyi iş başına geçirmek özlemi ortaya çıkmamıştır.Fakat Hz. Osman devrinde bu durum değişmiştir.Hz. Osman’ın bazı icraat ve tutumları,Hz.Osman ve çevresine karşı husumet oluşmasına ve siyasî anlamda Şiâ’nın gelişmesine zemin hazırlamıştır.
Şiiliğin Hz.Osman dönemindeki fitne olaylarına bağlı olarak ortaya çıktığı görüşünde olanlar,daha çok İbn Sebe meselesinden hareket ederler.Cemel,Sıffın ve Nehveran savaşlarında Ali ile beraber mücadele edenler, Ali’nin Şiâsı yanı siyasi tercih itibariyle Ali taraftarı idiler.Hasan b, Ali’nin ,Muaviye b.Ebî Süfyan ile yaptığı anlaşma sonucu halifelikten çekilmesi Ali taraftarlarınca hoş karşılanmamıştır. Muaviye devrinde,Ali ve sevenleri lanet edilmiş ,hatta Ali taraftarları zulüm ve baskı altında tututlmuştur.Oğlu Yezid’i halifelik için veliaht tayin eden Muaviye’nin 60/680 yılındaki ölümünden sonra Hz.Hüseyin,Yezid’e biat etmeyi reddetmiştir.Ardından yaşanan Kerbela olayı Şiâ’nın mezhep olarak teşekkül sürecine girmesinde son derece etkili olmuştur.Kerbela olayından sonra Kufe Şiâsı Tevvabûn adıyla bir hareket başlattı.Yezid b.Muaviye’nin ölümünü takiben Muhtar es-Sakafi,Hz. Hüseyin’in oğlu Ali b. Hüseyin’e (Zeynelabidin)mektup yazıp kendisine biat etmek istediğini bildirdi.Fakat Zeynelabidin onun bu teklifini reddetti.Muhtar ondan umudunu kesince Muhammed b. Hanefiyye’ye mektup yazarak aynı şeyleri bildirdi.Ardından insanları onun imametine çağırdı.Muhtar açık bir şekilde İbnü-l Hanefiyye’nin mehdî olduğunu ilan etti.Muhtar’ın tararftarları,Kerbela’nın intikamını aldılar.Fakat Muhtar 67/687 yılında Musab b. Zübeyr tarafından bızguna uğratıldı.—Hicri birinci asrın sonlarına doğru Ebu Haşim ,rakibi olmadığı için,neredeyse tüm Şiâ’nın imamı konumuna gelmiştir.—Muhammed b. El-Hanefiyye’nin ismi etrafında ortaya çıkan Keysâniyye’nın,onun ölmediği,Radvâ dağında gizlendiği (gaybet),bir gün insanların arasına geri dönerek yeryüzünü adaletle dolduracağı (mehdî) şeklindeki inançları ,Şiî farklılaşmaların ilklerindendir.Keysaniyye vasiyet nazariyesine dayanır.—Bu gelişme Şiâ hareketinin parçalanmasına yol açmıştır. Her bir fırka Ebu Hâşim’den vasiyetli olduğunu iddia etmiştir.Gulat (aşırılar) olarak isimlendirilen fırkalaırn ileri sürdüğü aşırı düşünceler (ğulüv) ,Şiiliğin teşekkül sürecinde önemli bir yere sahiptir.—İkinci hicri asırda,Şii farklılaşmasının odağında mevcuy olan aşırı fikirler zamanla ayıklanmış ve ortaya İmamiyye çıkmıştır.
ZEYDİYYE ŞİÂSI
Zeydilik ,Ali b. Hüseyin ‘in oğlu Zeyd’e, ondan sonra da oğlu Yahya’ya uyarak onların imametinin ileri sürenlerin mezhebidir.Şii fırkalar arasında mutedil olanıdır.—Zeyd’i harekete geçiren en önemli hususular, Emevi-Haşimi çekişmesi ve Emeviler’in kötü yönetimleridir.—Zeyd b. Ali’nin ,imam olacak kişinin bizzat kılıcını çekerek mücadele etmesi gerektiği fikri ve Ebu Bekir ile Ömer hakkındaki kannatleri Zeydiyye’yi döneminin diğer Şii hareketlerinden ayırmıştır.Ayrıca İmamın Hasan veya Hüseyin evladından olmasının bir önemi yoktur,her ikisinin soyundan da olabilir.—Zeydiler,Emeviler ve Abbasiler’e karşı isyanlarında başarılı olamayınca,nüfuz boşluğu olan bölgelere yönelmişlerdir.Zeydiler için hedef,her zaman iktidarı ele geçirmek olmuştur.—Taberistan’daki Zeydilik ,İsnaaşeriyye’ye zemin hazırlayarak 10/16. Asırda tamamen ortadan kalkmıştır.—Yemen Zeydiliği ise günümüze kadar varlığını sürdürmüştür.Yemen Zeydiliği 6/12.yy.dan itibaren sınırlarını genişletti.—Bugün Zeydiler,Yemen nüfusunun yaklaşık %55’ini oluşturmaktadır.Zeydilik bugün Yemen’in resmi mezhebi durumundadır.
Zeydiyye’nin İtikadî ve Amelî Görüşleri
İtikad konularında Zeydiyye ,el-menzile beyne’l-menzileteyn prensibi hariç, Mu’tezile’nin ilkelerini bazı küçük farklılıklara rağmen aynen benimsemiştir.—Tevhid,ALLAH’ı birlemek demektir.ALLAH’ın zatının her türlü şüpheden uzak tutmaktır.ALLAH’ın sıfatları zatının aynıdır.ALLAH’ın sıfatları zatından ayrı değildir.İnsan aklıyla ALLAH’ı bilmekle mükelleftir.ALLAH kötü ve zulmü yaratmaz.İnsanı kendi fiilinde serbest bırakır.ALLAH insanlara iyilik ve kötülüğü gösterir.
El-va’d ve’l- va’id ; iyilik yapanları ödüllendireceğini,kötülük yapanları ise cezalandıracağını söyleyen ALLAH’ın sözünde durmasıdır.Mürtekibi kebire tövbe etmeden öldükleri takdirde cehennemde ebedi olarak kalacaklardır.Peygamber’in şefaati sadece cennet ehli içindir.Vaid ayetlerine aykırı olduğundan cehennem ehli için şefaat olmayacaktır.
Emr bi’l-ma’ruf ve nehy ‘ ani’l- münkeri; belirli şartlar yerine geldiğinde ,uygulamak vaciptir.
Zeydî fıkhı ;füru (fıkıh) konularında bir çok hususta Hanefi fıkhı ile büyük bir yakınlık içindedir.
Zeydiyye’nin İmâmet Anlayışı
Zeydiyye,Hasan ve Hüseyin neslinden her kim olursa olsun,imamet şartları kendisinde mevcut olan kimsenin imametini kabul eder.—Zeydiyye’ye göre Hz. Peygamber ,bir imam tayin etmemiş ve vasiyette bulunmamıştır.—İmam olacak kişide mutlaka bulunması gereken iki önemli vasıf takvâ ve ilimdir.Ancak bu (vehbî) bir ilim değil kesbî,yani sonradan kazanılmış,öğrenmekle elde edilen bir ilim olmalıdır.—İmam Zeyd,gâib (gizli imam) fikrini reddetmiş ,efdal-mefdûl görüşünü ortaya atmıştır.—Efdal en üstün ve en erdemli ,mefdûl ise daha az üstün ve daha az erdemli kişi anlamalarına gelir.Zeyd’e göre,Hz. Peygamber ‘den sonra en faziletli (efdal) kişi Hz. Ali’dir.
İSMAİLİYYE ŞİASI
İsmailiyye Şiası’nın Teşekkülü ve Tarihçesi
İsmail b. Cafer ‘e bağlılıklarından dolayı Halis İsmaililer (rec’at) olarak isimlendirilen bu grup, fazla uzun ömürlü olmamış ise de ,diğer grup olan Musta’liyye ve Nizariyye gibi tali kollara ayrılmak suretiyle varlığını devam ettirmiştir.
Fâtimîler:Kuzey Afrika’da İsmailiyye’yi yayıp Fâtımî devletinin temellerini atan kişi, İsmaildavetçi Ebu Abdullah eş-Şiî’dir.İsmailiyye imamı olarak 297/909 tarihinde mehdiliğini ilan etti ve krulmuş olan devletin başına geçti.
Karmatiler:Bahreyn Karmatileri ile,Irak,Rey ve Deylem’de bulunan mezhep mensupları Ubeydullah’ı tanımadılar.Bu gruplar,aşırı dini görüşler benimsediler.Bağdat Abbasî hilafetini rahatsız eden tedhiş eylemlerine giriştiler.Aşırılıkları ve mücadeleci yanları nedeniyle Karmatilik tarih içinde varlığını uzun süre devam ettiremedi.—Kısa sürede İsmaili mezhebin neredyse tek temsilcisi haline geldiler.—Muntasır’ın büyük oğlu Nizâr’ın imam olması gerekirken,kü.ük kardeşi Ahmed ,el-Müsta’lî adıyla imamlığını ilan etti.Böylece İsmailiyye ,Nizariyye ve Müsta’liyye adlı muhalif iki ana fırkaya ayrılmış oldu.
Nizâriler:İsmailiyye mezhebinin en önemli koludur.Meşhur Hasan Sabbah, Nizar’ın imameti lehinde çalışmış;ihtilalci fikirleri ve İran Alamut merkezli muazzam teşkilatı ile İslam dünyasında batınî akidelerin yayıcısı olmuştur.—Hasan Sabbah’ın kurduğu Haşhaşin diye anılan ve etrfa dehşet saçan terör teşkilatı ise,korkulu bir rüya olmuştur.—dünyanın farklı bölgelerine yayılmış olan Nizârî İsmaililer’in ,20 milyon civarında oldukları söylenmektedir.
Musta’liler:Mısır Fatimi devleti,Sünnî Eyyubîler tarafından ortadan kaldırıldıktan sonra,Musta’liler merkezlerini Yemen’e taşıdılar.Hindistan’da önemli bir taraftar kitlesine sahip oldular.Musta’li İsmaililer’in başı, dâî mutlak denen başdaîdir.Yine kimin başa geçeceğine dair yaşanan bir ihtilaf sonucu Musta’liler Davudîler ve Süleymânîler olarak ikiye bölündüler.
İsmailiyye’nin İtikâdi ve Amelî Görüşleri
İsmâilî düşüncenin en önemli unsuru zâhir-bâtın ayrımıdır.—Tevili aşırı bir şekilde kullanmışlardır.—İnsanlığın dinî tarihi yedi devirden müteşekkil olup her bir devir,şeriat getiren bir peygmaberle başlamaktadır. Tarihin ilk altı devresi ulü’l-azm peygamberden ibarettir.Hz.Muhammed ve İslam’ın devri olan altıncı devrin yedinci imamı,İsmaililer’in ölümünü inkar ederek Kâim-Mehdî olarak zuhur etmesini bekledikleri İsmail b. Cafer idi.İsmail b. Cafer İslam’ın yasalarını yürürlükten kaldırarak yedinci ve son devri başlatacaktır.
Musta’li İsmaililer Nizâriler’e nispeten daha mutedil bir yöne meyletmişlerdir.Bunlara göre dinin esaslarıvelâyet,namaz,zekat,oruç,hac ve cihaddan ibarettir.Velayet İslam’ın ilk direği olup kelime-i şehadete de yansır;beş vakit namazı günde üç vakitte cem suretiyle eda ederler..Zekat,amiller veya dâiler tarafından toplanarak cemaatin işlerinde harcanmak üzere Dâî Mutlak’a teslim edilir.Mekke’ye hac mecburi olduğu gibi Kerbela ve diğer meşhur dâÎlerin türbeleri de ayrıca ziyaret edilir.İmam ve dâi istediğinde cihat etmek farzdır.
Nizârî İsmâililere göre;İslam’ın şartı iman(velayet) ,taharet,namaz,zekat,oruç,hac ve cihat olmak üzere yedi esastan ibarettir.İmanın en önemli şartı,zamanın imamını bilmek ve onun emirlerine uymaktır.İman,ancak imama velâyet ile mümkün olur.İmanın diğer esasları,velayetinsadece yardımcı unsurlardır.ALLAH’ı tanımak ,zamanın imamını tanımaktır.İmam cismen fanî bir insana benzer,fakat onun ilahi tabiatı bilinemez.Onun sözü ALLAH’ın sözüdür.Huccet,imamın yokluğunda (gaybet) daveti yürütür.Nübüvvet nuru velâyet nurundan çıkmıştır.
Ünite 6- Şiîlik II
Sadece İran,Irak,Azerbeycan ve Bahreyn gibi ülkelerde çoğunluğu sağlayabilmişlerdir.
İMAMİYYE ŞİASI’NIN TEŞEKKÜLÜ VE TARİHÇESİ
İmamiyye Şiası’nın teşekkülü
İmamiyye,Hz.Peygamber’in vefatından sonra Hz.Ali ve sırasıyla onun iki oğlu ile torunlarını ALLAH’ın emri,Peygamber’in tayini ve vasiyeti ile meşrû imam kabul eden ve on iki imama inanmayı dinin aslında dahil bir rükün olarak görenlerin mezhebidir.—Musa Kazım’ın ölümünden sonra ,onun imametini ileri sürenler,onun ölüp ölmediği konusunda üç ayrı gruba ayrıldılar.Birincisi;onun öldüğünü kabul ederek imâmetin oğlu Ali rıza’ya intikal ettiğine inanan Kat’iyye,İkincisi;imâmeti Musa Kazım ‘da sona erdirip onun ölümsüzlüğünü ve kâim-mehdi olduğunu iddia eden Vâkıfe,Üçüncüsü;onun ölüp ülmediği konusunda bir karara varamayan gruptur.
İmamiyye Şiası’nın Tarihçesi
On İki İmam:Ali b.İbrahim el-Kummî ,Hızır’ın Hz.Ali ve oğlu Hasan’la karşılştığında,onlara on iki imamın her birinin ismini açıkladığı meşhur rivayeti gündeme gelmiştir.İlk olarak hicri 290’lı yıllarda çıkmıştır.
On iki imam sırasıyla şu şahsiyetlerdir:
1)Ali b. Ebî Talib
2)Hasan b. Ali
3)Hüseyin b. Ali
4)Ali b. Hüseyin Zeyne’l Abidîn
5)Muhammed el-Bâkır b. Ali Zeyne’l Abidîn
6)Cafer es-Sâdık b. Muhammed el-Bâkır
7)Mûsa el-Kâzım b. Cafer es-Sâdık
8)Ali er-Rızâ b. Mûsa el-Kâzım
9)Muhammed Cevâd et-Takî b. Ali er-Rızâ
10)Ali el-Hâdî en-Nakî b. Muhammed et-Takî
11)Hasan el-Askerî b. Ali en-Nakî
12)Muhammed el-Mehdî b. Hasan el-Askerî
İmaiye Şiası’na göre halen gaybet halinde bulunan,fakat gelecekte mehdî olarak ortaya çıkıp dünyada adil bir düzen kuracağına inanılan on ikinci imamdır.
Gaybet Dönemi=İmamiyye’ye göre,Hasan el-Askerî,oğlu Muhammed’i doğduğu zaman ve kendi vefatına kadarki zaman zarfında yakınlarından birçok kişiye göstermiş ve onun,kendisinden sonra ALLAH’ın hucceti ve ümmetin imamı olacağını bildirmiştir.Ancak Askerî vefat edince (260/874),oğlu Muhammed de gizliliğe (gaybet) çekilmiştir.Bu tarihten itibaren başlayıp Muhammed’in döneceği kıyamete yakın bir vakte kadar devam edecek döneme Gaybet dönemi denir.
Gaybet-i Suğra Dönemi:Mehdî’yi,onun dört sefirinin dışında hemen hemen hiç kimsnein görmediği ifade edilmektedir.Mehdî’nin gaybetinin gerekçeleri olarak şu hususlar zikredilmektedir:Muhammed’in başta amcası Cafer tarafından olmak üzere öldürülme endişesi:gaybetin Şiâ için bir imtihan vesile olması;açıklanmasına izin verilmeyen bir sebebe bağlı olması;inananların ALLAH’ın yolundan sapmaları sebebiyle ALLAH’ın onlara gazap edip huccetini aralarından çekip alması ve batıl esaslar üzerine kurulmuş bir idarî sistemde gizli imama uymanın zâhir imama uymaktan daha üstün olması.—Gaybet-i Suğra döneminde sefir,nâib,yahut vekîl diye adlandırılan görevliler,imamla toplum arasında irtibat kurmuşlardır. Altmış sekiz yıl sürmüştür bu dönem.
Dört sefir sırasıyla şunlardır:Osman b. Saîd el-Amrî,Muhammed b. Osman b. Saîd el-Amrî,Hüseyin b. Ruh en-Nevbatî,Ali b. Muhammed es-Semârrî
Gaybet-i Kübra Dönemi:Dördüncü sefirin vefatıyla birlikte başlayan bu dönem liderlik sandalyesinde büyük bir boşluk yarattı.İmamın vekilleri olma görevini,ulemâdan başka devralacak kimse yoktu.Böylece ulemâ,ortaya çıkan zaruretten dolayı imamın nâibleri konumuna yükseldi.—İmamiyye’ye göre,ulemânın imamın dolaylı temsilcisi olabilmesi için iki ön şart gerekir:İlim ve adalet.Böylece bu iki vasfa sahip alim kimse,Hz.Hüseyin’in soyundan gelip gelmediğine bakılmaksızın,imamın temsilcisi olmaya hak kazanır.—Şia,sadece imamların ahbârıyla amel etmeyi tercih etmiştir.Onlar,imamların söz,fiil ve takrirlerini de sünnet kapsamının içine sokmuşlar ve buna ayrıştırıcı bir tabir olan ahbâr demişlerdir.—İmamiyye,imamın gaybetini müteakip telif eden Kütüb-ü Erba’a ve daha sonra kaleme alınan bazı külliyatının,El-Usûlü’l-erba’umie (dürt yüz asıl) adı verilen ve imamlara nispet edilen asıl cüzlerden teşekkül ettiğini ileri sürmektedir.
Gaybetin hemen akabind,dinî bilginin kaynağı olarak sadece imamların ahbârına dayandıkları,akla ve ictihada karşı çıktıkları için ahbârî;fıkıh,kelam ve dini bilgilerde aklı esas alıp bundan geniş ölçüde istifade ettikleri için usûlî adıyla anılmışlardır.
Ahbârîlik:Bu grup sadece Kitap ve Sünnet’i,hatta sadece imamların ahbârının nihaî delil olarak kabul etmişlerdir.
Usûlîlik:Usûlîler,ictihadın zorunlu bir fiil olduğunu savunurlar.
907/1501 yılında İran’da Safevîler devletinin kurulmasıyla birlikte,devletin resmî mezhebi ilan edilen İmamiyye ŞiAsı,tarihte ilk defa resmî devlet desteğine kavuşmuştur.
İMAMİYYE ŞİASI’NIN GÖRÜŞLERİ
İmamiyye Şiası’nın İtikâdi Görüşleri
Tevhid
İmamiyye’ye göre tevhid dört esasa dayanır:
Tevhid-i zât:ALLAH’ın zatının olduğunun belirtilmesi,her türlü noksanlıktan münezzeh bulunduğunun,eşi ve benzerinin,yaratılmışlarınkine benzeyen bir vasfının bulunmamas;varlığının kendisinden olup cismi ve mekanının bulunmamasıdır.
Tevhi-i sıfat:İlahi sıfatların zât ile ayniyet ifade ettiğine inanırlar.İmamiyye’ye göre Kur’an ve hadislerde zikredilen ve ona izafe edilen bütün özellikler yahut sıfatlar,O’na hastır.Ru’yetullah mümkün değildir.
Tevhid-i fiil:ALLAH’ı yaratma,öldürme,diriltme ve rızık verme gibi fiilleri yönünden birlenmesi demektir.
Tevhid-i ibadet:İbadetin sadece ALLAH’a yapılması,O’ndan başkasına yapılan ibadetin şirk teşkil etmesidir.
Nübüvvet
ALLAH’ın seçtiği kullarını,Cebrail vasıtası ve doğrudan vahiy yoluyla ilahi bir vazife ile mükellef kılmasıdır.Peygamberlik ilahi bir lütuftur.
İmâmet
İmâmete inanmakla tamamlanabilir.İmam,ALLAH tarafından seçilmiştir ve ancak O’nun tarafından tayin edilebilir.Bu tayin Peygamber’e indirilen vasiyete göre gerçekleşir.Söz konusu vasiyette,imamların hepsinin ismi zikredilmiştir.İmamın da peygamber gibi ALLAH’ın özel lütfuna mazhar olduğu dikkati çeker ve işte bu husus,imamların masûm (günahsız) kılarak ALLAH’ın insanlara şâhidi ve O’nun hucceti olmalarını sağlar.—İmamın liderliği dinî ve dünyevî bakımdan Peygamber’inkine benzer;neticede imama muhalefet ve reddediş,Peygamber’i reddetmek,Peygamber’i reddediş de ALLAH’ı reddetmek manasına gelir ki;bu durum İmamiyye’ye göre şirktir.
Adalet
İmamiyye’ye göre adalet,ALLAH’ın adil;kulun da iradesinde ve fiillerinde hür ve muhtar oluşudur.İyiliğe karşılık mükafatta,kötülüğe karşılık cezada bulunması,adaletin zaruri bir icabıdır.
Meâd
İmamiyye’ye göre ölümden kıyamete kadar berzah hayatı ve en son kıyamet ve diriliş vuku bulacaktır.Ahirete dair Kur’an ve hadislerde geçen herşey gerçektir,keyfiyeti de bilinemez.Haşr cismânidir.—Rec’at:ALLAH’ın, ölenlerin bir bölümünü öldükleri surette dünyaya getireceğine,böylece bir insan kesiminin yükseltileceğine,bir insan kesiminin de alçaltılacağına inanmalarıdır.İmamiyye’ye göre rec’at;tevhid inancına da nübüvvet inancına da zıttır.—Bedâ bir işi yapmaya niyetlenmişken o işten vazgeçip başka bir işi yapmaya kalkışmak anlamına gelir.ALLAH’ın bu manada fikir ve irade değiştirmesinden söz edilemez—Takiyye:Şiâ,siyasi baskılardan korunmak ve imamların kendi iddialarına uymayan söz ve fiilleribe inandırıcı açıklamalar getirebilmek için bu ilkeye başvurmuştur.
İmamiyye Şiası’nın Diğer Görüşleri ve Ca’feri Fıkhına Göre Bazı İbadet ve Muameleler
Kitab:Onun yorumu ancak Hz.Peygamber ve Ehl-i Beyt’inin hakkıdır.
Sünnet:İmamiyye sünnet kavramına daha geniş şekilde yaklaşarak on dört masumun,yani Hz.Peygamber,Hz.Fatıma ve on iki imamn kavli,fiil ve takrirleri olarak ele almaktadır.İmamiyye,ancak Ehl-i Beyt kanalıyla gelen rivayetlere uyar.
İcmâ:Usûliler,masûmu sözünü keşfeden bir delil olması sebebiyle onu,şerî kaynakların üçüncüsü olarak kabul ederken ahbarîler,icmânın delil olarak kabulünün mümkün olmadığını ileri sürerler.
Akıl:Usûlilere göre Kitab,Sünnet ve icmâda bulunmayan şey hakkında hüküm verir.Ahberiler ise,aklın,yetersizliğinden bahsederek,onunla amelin bizzat imamlar tarafından yasaklandığını savunurlar.
Abdest,Ezan ve Namaz:Caferilik’te abdest alınırken ayaklar su ile meshedilir.Ama mestler üzerine mesh caiz değildir.Ezanda bazı ilaveler vardır.Beş vakit namaz üç vakit içinde cem edilerek kılınır.Secdenin toprak cinsinden bir madde üzerine yapılası gerekir.
Humus:Humus vergisi zekat almaları haram olan Ehl-i Beyt mensuplarına tevdi edilir.ticari kazançlar,hap ganimetleri,define ve arazi gelirlerinden beşte bir oranında verilir.
Nikah:Caferriye mazhebi geçici nikah akdine (akd-i intika) izin vermektedir.Mut’a nikahı,geçici süreliğine yapılan bir akit olup ilk şartı evlilik süresinin tayin edilmesi ikinci şart,kadına ödenecek ücretin belirlenmesidir. Süre bittikten sonra nikah,kendiliğindne sona erer.Ayrılan kadın,kırk beş gün iddet bekler.bu nikahtan eğer çocuk doğmuşsa,velayeti babaya aittir ve babasının mirasına hak kazanır.
Ünite 7- Nusayrilik, Dürzilik, Yezidilik
NUSAYRİLİK
Hz.aliye bir çeşit uluhiyet nispet eden fırka islamın temel inançları ve ibadetleri konusunda Batıni yorumlarla kendine has inanç ve anlayışlar geliştirmiştir.
Irakta öteden beri varlığını sürdüren hululittihadtenasüh gibi eski inanç ve geleneklerle beslenen düşünceleri vardır.
HASABİfırkanın başına geçmiş sistemleşmesi ve yayılmasında etkili olmuştur.
– el Hidayetül Kübrael-MaideKitabül Mecmu yu yazmıştır.
– Osmanlıların mrcidabık savaşı sonrası osm.idaresine girmişlerdir
– II abdülhamid döneminde mecburi askerliğe tabi tutlmuşlardır.
– SuriyeTürkiyelübnanda yaşamaktadırlar.
– El hasabi tarafından yazılan Kitabül Mecmu fırkanın temel inançlarının kaynağıdır.
– Onaltı sureden oluşanKitabın ŞAHADET adını taşıyan temel akidesi şudur:
– Ali b.ebi talibden başaka İLAH yokMuhammed mahmuddan başka HİCABselmani farisiden başka BAB yoktur.ali (mana)(AYN) Muhammed(isim –hicap)(MİM)Selman (bab)(SİN)
– Fırkanın sembolü AMS dir.
– Beş yetim : Miktad b.Esved. Ebu zer el-Gıfari.Abdullah b.RevahaOsman b.Mazun.Kanber Kadan.
ULUHİYET inancı olarakAllah bilinmek ve anlaşılmak üzere NASUTİ(BEŞERİ) kalıba girerek tecelli etmiştir.
MELEK İNANCI:vaktiyle beş yetim melektiler ve her biri gök mertebesini temsil eder.
VAHİY İNANCI:tanrının ilk suduru İSİM le olmuştur MANA onun ötesinde kalmış peygamberler bunu dile getiren
NATIK kimse olarak kabul edilir. Dört kitabı kabul ederler.
PEYGAMBER İNANCI:sudur anlayaşına bağlı uluhiyet le ilişkili peygamber anlayışı vardır.hz. Muhammed tüm beygamberlerin KÜLLÜ dür.
TENASÜH VE AHIRET ANLAYIŞI ölümden sonra ruh bedenden ayrılınca bir başka bedene girerek yeniden dünyaya gelir.hayvanların bedenlerinede tesasüh edeceğine inanırlar(kötüler )
İBADET ANLAYIŞLARIİslami ibadetleri kendi Batıni anlayışlarına göre tevil eder.
BAYRAMLARI: ramazankurbanğadirfirasnevruzmihricanisanın doğum bayramları vardır.
DÜRZİLİK
Fatımi halifelerinden HAKİM-BİEMRİLLAH döneminde onun ilah olduğunu bütün dinlerin geçerliliklerini bittiğini ileri süren aşırı (ğali) fırkadır.tahta çıktığında yeni bir dönemin geldiğini müjdelemek için etrafa davetçiler yollamıştır buna KEŞF DÖNEMİ denir.
Kendini MuvahhidunEhlüt- TevhidBenu Maruf olarak anmışlardır.
Fırkanın menşeinde maniheizmZerdüştilikyeni eflantuculukgnostisizmdoğu Hıristiyan mezhepleri vardır.
Memlüklüler devri Dürziler için hareket alanlarının daraldığı dönemdir.osmanlının bölgede hakimiyeti ile yenibir dönem başlamıştır bunun akabinde Dürziler Marunilerle beraber olmuş kimi zamanda Marunilerle nusarilerle kanlı savaşlara girmişlerdir.
Birinci dünya savaşında Fransızlara ve inglizlere taraftar olan Dürziler osmn aleyhine hareketler düzenlemiştir.fransız mandası altında DÜRZİ EMİRLİĞİ kurulmuştur.
Kapalı bir toplum olarak yaşamaları ve inançlarını saklamaları nedeniyle pek bilinemeyen Dürzilik İBRAHİM PAŞAnın Dürzilerle giriştiği mücadelesi sonucu onları mağlup edip kitaplarına el koyması ile kütüphaneler intikal edip bilgilere ulaşılmıştır.
İNANÇ ESASLARIAMELİ VE AHLAKİ KONULAR
1 hakim –biemrillahın ilah olduğuna inanmak
2 eşyanın ilk illeti olan ‘’emr’’ i yani Hamza b.aliyi bilmek
3 hududu tanımak ( peygamber derecesinde kimselerdir)
4 yedi esası bilip yerine getirmek.
YARATILIŞ :
Yeni eflatuncu görüşlere dayanır.
TAKAMMUS:
İnsanların ruhları birdefada ve sınırlı olarak yaratılımıştır.bu sebeple sayıları artmaz eksilmez.insan ölünce başka cesede girerek yeniden doğar.
Dürzilerinsan ruhunun bitkilerehayvanlara geçtiğini reddeder bu yüzden tenasüh yerine takammus kelimesini kullanırlar.
AHIRET:
Ahıretle ilgili tüm yaşanacak olan ve kavramların dünyada olduğuna inanırlar.
EVLENME:
Hristiyanların etkisinde kalmışlardır .kızlar 17 erkekler 18 yaşında evlenebilir.
MİRAS:
Miras taksiminde Sünni Hanefi hukuk sistemini uygalamaktadırlar.ençok yazılı vasiyeti uygulamaktadırlar.
TAKİYYE:
Kendilerinden olmayanlara inançları ve uygulamalarını ifşa etmezler bundan korunma ve saklanma gayesiyle takiyye uygularlar.camiler bile inşa ederk Müslüman olarak kendilerini göstermişlerdir.
KUTSAL METİNLER
Risailül-hikme veya el-hikmetüş-şerife diye anılan bu eserler 111 risaleden oluşur.
DİNİ HİYARARŞİ:
Dini konuları bilen UKKAL bilmeyen CÜHHAL olarak ikiye ayrılır.yüksek meziyetliler de ECAVİD denir.
YEZİDİLİK:
Şey Adi’nin ölümünden sonra kurduğu tarikat yeni müridlerle devam etmiştir.
Şeyh hasan b.adi zamanında fırkalaşmıştır.
Geçmişten beri bölgede ciddi etkileri olan iran dinleri ve İslami unsarlarla iç içe geçmiş ve bu günki yapı oluşmuştur.
Abbasiler zamanında güçlenmiş ve siyasi faaliyetler göstermişlerdir
Selçuklular bölgeye hakim olunca yezidlere karşı kimi zaman yararlanmk istemiş kimi zamnada sert politikalar izlemiştir
Abdülaziz döneminde KURA KANUNU ile askere çağrılan yezidiler inançlarını gerekçe göstererek BEDEL ödeyerek bundan uzak kalmışlardır.
II abdül Hamit ıslıhatçı tutumuyla eğitim almalarını planlamış olsada başarılı olamamıştır.
Bölgede İngilizlerin yanında yer almışlardır.birinci dünya savaşından sonra sincar dağları ve laleş bölgesinin ırak sınırında kalmasıyla bu idare altında yaşamışlardır.
İNANÇ VE İBADETLER:
– Yezidiliğin iki kutsal kitabı KİTABÜL CİLVE ve MUSHAFI REŞ dir.
– Emin Cebrail= Melek Tavus dur.ve yezidliğin sembolüdür ve horoz şekliyle temsil edilir.
– Kelime-i şahadeti ve temel inançlarını teşkil eden : a) melek tavusun Allahın meleği ve elçisi olduğuna b) şeyh adinin Allahın meleği ve Yezidilerin mürşidi olduğuna c) sultan yezidin Allahın meleği dünyanın nuru ve insanlığın sevinci olduğuna yemin ederim.
– TENASÜH İNANCI vardır .kötüler hayvan olarak döner ve cezalarını çeker.(cehennem)
İBADETLER:
Namaz yükümlülüğünü kabul eder.sabah akşam güneşe doğru dua okumakla ve gizli olarak yapılır.
İbadethaneleri yoktur.elleri yıkamak bir nevi abdesttir.
Oruç iki çeşittir.Özel orucu din adamlar tutar .Genel oruçaralık ayının başında üç gün.
Hac laleşte şey adi nin türbesine ziyaretinden ibarettir.
Zekatmüridlerin gelirlerinin yüzde onu şeyhlere pirlerefakirken toplumu aydınlatanlara verilir.
Bayramlar sare sale ( sarsaliya) bayramı cemai bayramıyezid bayramışeyh adi bayramıbülende bayramı.
Yezidi toplumu DİNİ HİYERARŞİ bakımından MÜRİDLER ve RUHANİLER olarak ikiye ayrılır.
MÜRİDLER: çifçilikle uğraşan toplumun alt kesimidir.
RUHANİLER: -mirler şeyhler :dini ve dünyevi gücü elinde tutan en üst sınıf
– Pirler : şeyhlere yardım eder
– Fakirler : vaaz nasiat ve aile arasını düzeltirler
– peşimamlar : nikah kıyarlar
– kavallar :emir ve şeylere hizmet eder ve bayaramlarda ilahi söylerler
– köçekler :kavallara yardım edip ilahilere göre oynayan toplumu eğlendiren kimseler.
Ünite 8- Alevilik ve Bektaşilik
Yapısında belli ölçüde HurufiŞii anlayışlarda nufuz etmiştir.
Yesevilikvefailik olarakta varlığını devam ettirmiştir.
Temelinde tasavvuf vardır. ismaili etkiye dayanarakta kısmen Batıni alayışları ile Hurufilik ve isnaaşare ye ait unsurlar bulunmaktadır.
16 yy. itibaren son şeklini almış ve temelinde ve karakterinde değişme olmamıştır.tarihsel bakımdan KIZILBAŞLIK ve BEKTAŞİLİK olrak iki ana yapıyı ifade eder.
10 yy. itibaran Müslüman olan Türkler (Türkmen) arasında farklı isimlerle teşekkül edip gelişen Alevilik on asırlık bir zaman dilimini alır.
İLK DÖNEM
Orta asyada başlamış ve dervişlerle anadoluda da etkili olmuştur.
Tasvvufi yapıların başında YESEVİLİK gelir.orta asyadan hindstana kadar uzanmıştır.
Diğer tasavvufi yapı VEFAİLİK tir.
KALENDERİLİKyesevilk ve vefailikle beraber aşırı zühd ve takva temeline dayalıdır.
HAYDARİLİKburanın müridleri kalendermeşreplidir.15yy.anadoludan silinmiştir.
BABAİ AYAKLANMASI VE BABAİLİK HAREKETİ
1240 yılında Selçuklu hükümdarı II gıyaseddin keyhüsrev zamanında çıkmış isyandır.
Baba İlyas Selçuklular tarafından idam edilmiş ve kaçıp kurtulanlan tükmenler sıkı bir dayanışmayla BABAİLİK hareketi ortaya çıkmıştır.
Siyasi olmaktan çok dini-mistik bir karakter taşıyan hareket onun halifeleri vasıtasıyla anadolunun değişik yerlerine nakledilerek sürdürülmüştür.
HÜNKAR HACI BEKTAŞ VELİ VE RUM ABDALLARI
Hünkarın asıl adı bektaş dır.horosan erenleri diye bilinen KALENDERİYYE akımına mensuptur.
Hacı Bektaşa nispet edilen eserler: MAKALATKİTABÜL-FEVAİDŞERHİ BESMELE
RUM ABDALLARI:ikinci ve üçüncü nesil Babai şeyhleri ve bunlara tabi olanlardır.
SAFEVİLİK VE KIZILBAŞLIK
Babi zümreleri SAFEVİYYE adıyla başka harekete girmeye başlamışlardır.azerbaycanın Erdebil şehrinde tasvvufi bir zeminde ortaya çıkmıştır.
Daha sonra şii unsurları bünyesine alarak siyasi bir hüviyete de bürünmüştür.
Şeyh cüneyd. Batıni karakterde din anlayışına sahip olarak siyasi başarılar elde etmiştir.yerine geçen oğlu haydarmüritlerine oniki imamı temsil eden on iki dilimli kırmızı börk(başlık) giydirerek onların KIZILBAŞ olarak anılmasını sağlamıştır.
Haydarın oğlu şeyh İsmailAzerbaycan ve nahçıvan gibi yerleri ele geçirip tebrizde ŞAHLIK tahtına oturmuştur.oniki imam adına hutbe okutmuş ve para bastırmıştır.1501 de resmen safevi devletini kurmuştur.
BEKTAŞİLİĞİN GELİŞMESİ
Bektaşilik asıl kuruluş ve gelişmesi 15 yy.sonlarına doğru BALIM SULTAN’ın(Hızır bali) tarikatın başına geçmesiyle gerçekleşmiştir.
Balım sultan Bektaşiliğe yeni bir ıslahat ve teşkilatlanmaya tabi tutmuş ve ADAP-ERKANINA son şeklini vermiştir.kendisi hiç evlenmediği için tarikata bekarlık (mücerretlik) erkanı getirmiştir.hacı bektaş dergahında 15 yıl postnişinlik yapmış ve 1516 yılında vefat edip orya defnedilmiştir.
Balım sultanla beraber Kızılbaşlık ve Bektaşilik daha belirgin hale gelmiştir.
Kızılbaş ocaklarına karşı desteklenen Bektaşilik(ilk dönemlerden beri yeniçerilik içerisinde temsil edilen) hem anadoluda hemde balkanlarda güçlenmiştir.
YAKIN DÖNEM GELİŞMELERİ
En önemli olay yeniçerilikle beraber Bektaşi tekkelerinin kaldırlmasıdır.
II Mahmut 1826 dayeniçerilerin bozulan oluşumuna son vermiştir.yeniçerilikle bağlantısı olan Bektaşiliğinde üzerine gitmiş ve birkaç Bektaşi babası da idam edilmiştir.
Sultan Abdülaziz döneminde Bektaşiler on yıl içinde bazı temel eserleri neşretme imkanı bulmuşlardır.ve kapanan tekkeler açılıp canlandırlmaya başlanmıştır.
Bulgaristan Arnavutluk olmak üzere balkan ülkelerindeülkemizde ağırlıklı olarak çorumAmasya tokatKahramanmaraşTunceli Sivas illerinde alevi ve Bektaşi yaşamaktadır.
İNANÇLARİBADETLER VE ADAB-ERKAN
ÜÇ tarihsel dönemin izlerini taşır
İLK DÖNEM
Göçebelerin islamı kabul edip gök türk inancı Şamanlıkkamlık geleneği ile iç içebenimsedikleri ve yesevilikismaili olarak tasavvufi yapılar olarak kendini ifade ettiği dönemdir.
İKİNCİ DÖNEM:
15.yy.ilk yarısında Hurufi anlayışlarının nufuz ettiği dönemdir.hurufilik Kızılbaşlılığa sınırlı Bektaşiliğe ise daha güçlü sirayet etmiştir.
ÜÇÜNCÜ DÖNEM:
Onikiimam Şiiliğinin (isnaaşeriyye) anlayışlarının nufuz ettiği dönemdir.
İNANÇLAR
Kelime-i şahadet ALEVİLİKTE kabul edilmiştir fakat alinin velayetide eklenmiştir.
HAK-MUHAMMET-ALİ = ULUHİYYET-NÜBÜVVET-VELAYET olarak sembolize edilir.
İBADETLER
Alevilik ve Bektaşilikte ibadet anlayışı :
1 -genel İslami ibadetlere karşı tutumlar (namazoruçzekathac kendi anlayışlarına göre yapılıyor.)
2-adab-erkan diye anılan temele ritüellere ilişkin tutumlar.
ADAB ERKAN
İNSANI KAMİL oluncaya kadar uyulması gereken kurallardır.
ALEVİLİK-KIZILBAşLILIK:Kızılbaş erkan kitabı BUYRUK 16 yy.son şeklini almıştır.
Halifededemürebbirehbermüsahip ve taliplik olmak üzere 6 dereceli idi halifelik kalkmış Bektaşilik çelebisi tarafından temsil edilmiştir.
BEKTAŞİLİK: 16yy.balım sultanla ıslahat ve düzenlemeile erkanı belirlenmiştir
Muhiplikdervişlikbabalıkmücerretlikhalifelikv aya dedebalık şeklinde sıralanır.
Alevilik ve Bektaşilik te asıl amaç İNSANI KAMİL OLMAKtır.bunun için hercan yani talip bir mürşide bağlanarak DÖRT KAPI –KIRK MAKAM bilinip uygulanmalıdır(.şeriat+tarikat+marifet+hakikat)
Hacı bektaşı velinin MAKALATI ve BUYRUKTA yer alır küçük farklılıklarıyla .
Alevilik ve Bektaşilik erkanının esası CEM adı verilen toplantıdır.cem toplantılarında ONİKİ HİZMET in yerine getirldiği meclislerdir.
BEKTAŞİLİKTE ikrar cemi yahut nasip alma cemi vardır ve kuralları yerine getirildiği taktirde herkese açıktır.
KIZILBAŞ ALEVİLİKTE :yol mensubu olmak alevi anne babadan gelme şartına bağlıdır.
MUSAHİPLİK ERKANI:Bektaşilikteki ‘’ ikrar cemi’’ ne tekabül eder.
Evli iki çiftin yol kardeşliğidir.
GÖRGÜ ERKANI: yılda bir pirin önderliğindetolum önünde sorguya çekilme ve aklanma amacıyla yapılan erkandır.
Dar ‘ a durma veyahut dar ‘a çekilme çok önemldir.
ABDAL MUSA ERKANI:kış aylarında yapılır.ileri gelenler toplanır kurbana karar alınır.
BAŞ OKUTMA ERKANI:Bektaşilikteki kişinin ikrarına bağlı olduğunu göstermeye yöneliktir
Alevilikteki görgü erkanına tekabul eder.
KOLDAN KOPMA ERKANI:
Gençlerin toplantıya alıştırma onlara adap ve erkan hususunda duygu verme ….
DARDAN İNDİRME ERKANI:
Alevilik ve Bektaşilikte vefat eden bir kimse için HAKKA YÜRÜDÜ deyimi kullanılır.helallık alma temelinde yapılan toplantıya denir.
MUHARREM ERKANI: hz. Hüseyinin şehit edilmesi özel bir erkanla hatırlanır.
DÜŞKÜNLÜK ERKANI: yol mensubu bir canın ikrarına bağlı kalmayarak büyük suç işlemesi üzerine pirin talimatıyla toplum dışına itilmesine ve pişmanlık duyup tekrar dönmesine denir.
Ünite 9- Mehdilik İnancı Temelinde Oluşan Geç Dönem Mezhepler
SÖZLÜKTE: hidayete erdirilmiş ve kendisine doğru yol gösterilmiş kimse
Ahir zamanda ortaya çıkması beklenen bir kurtarıcıyı nitelemek için kullanılan kavram.
– İslam düşüncesinde mehdilik kavramının şekillenmesinde büyük ölçüde İSRAİLİ geleneneği vardır.
– Yahudilikte MesihDavut soyundan gelecek ve ilahi kırallığı başlatacak kıraldır.
– Hıristiyanlıkta Mesih başka biri değil bizzat hz.isa dır.
– İslamda mehdihz.peygamber neslinden Muhammed b. Abdullahtır.
Mesih ise hz. İsa dır.
– Şiilikte temel iman esaslarından biri olan imamet anlayışının önemli bir parçasıdır
– Zeydiler nefsüz-zekiyye olarak bilinen Muhammed b.abdullah ı mehdi olarak nitelemişlerdir.
– Şiiiliğin ismailiyye kolunda ise İsmail b. Cafer yada Muhammed b.İsmail olduğu ileri sürülür.
– Fatımi ismailileri devletin kurucusu Ubeydullah ı medi olarak adlandırmıştır.
– İmamiyye (isnaaşare) beklenen mehdi onikinci imam Muhammed b.Hasan el-Askeri dir
– Geç dönemde ortaya çıkan ahmedilikBabilik-Bahailik mehdilik ekseninde gelişmişlerdir.
AHMEDİLİK
– Mirza gulam ahmed kadiyani tarafından hindistanpencap kadiyanda XIX.yy.sonlarında dini bir hareket olarak kuruldu.mirzalik ve kadiyanilik olarak bilinir.
– İslam dünyasında KADİYANİYYE olarak tanımlanmıştır.
– Hindistan siyasikültüreldini ve iktisadi açıdan çalkantılı bölgedir.
– Gulam ahmed adını 1877 yılında Hindu ve hristiyanların Müslümanlara saldırıları yoğunlaştığı dönemde Kadiyan’da yerel gazetelerde İslami savunan yazılarıyla duyurdu.
– Kendisine duyulan ilgiyi yayınladığı eserlerde amacı doğrultusunda kullandı.kaos ortamında hicri 19 yy. MÜCEDDİDİ olduğunu ilan etti.
– 1902 de Hem mehdi hem nebi hemde resul olduğunu idda etti.
– Gulam ahmed ölünce yerine Hakim Nuredin getirildi.
– Ahmedilik 1914 hakim nureddinin ölümüyle LAHOR ve KADİYAN şeklinde iki kola ayrıldı.
– Pakistan parlementosunun 1974 de ahmediliğin ‘’islam dışı azınlık’’ olarak kabul etmesi hareketin ULUSLAR ARASI tanınmışlığını arttırmıştır.
AHMEDİLİĞİN TEMEL GÖRÜŞLERİ
– klasik anlamda tam bir mezhep hüviyeti taşımamaktadır.islam dinin itikadi konularıyla değilkıyamet ve ahir zaman rivayetleri ile ilgili hususlarla ilgilenmişlerdir.
– Hareketin temel görüşleri mirza gulam ahmedin Mesihlikmehdiliknebilik iddaları çerçevesinde şekillenmiştir.
– Gulam ahmede göre dinin ana prensibi KELİME-İ TEVHİD de gizlidir.
– Ahmediliği Sünni mezheplerle ayrıldığı konu CİHAD dır.onlara göre cihad kalem ve dua ile yapılmalıdır.
BABİLİK-BAHAİLİK
– İranda şii İslam anlayışı merkezinde gelişmiştir.
– Şirazlı mirza ali Muhammed Bab kurucusu olduğu hareketin arka planında İMAMİYYE şiasınıntasavvufi niteliğindeki ŞEYHLİK tarikatı vardır.
BABİLİK-BAHAİLİĞİN DİNİ – KÜLTREL ARKA PLANI
– hareketin geliştiği ortam 19 yy. iran dır.
– Bu asırda iranİngiltereFransave Rusya gibi güçlü devletlerin yayılma politikasının odağında yer alıyordu.
– Bu durum bölgenin istikrarsızlaşmasınasiyasi ve iktisadi zorluklar yaşamasına yol açtı.
– Bu kötü ve çaresiz vaziyetten kurtaracak birilerini beklemeye neden oldu.
– İmamiyye Şiiliği halkın büyük çoğunluğunun mezhebiydi.
– İmamiyye şiası içerisinde 18.asırda oluşan ŞEYHİLİK hareketi Babilik –bahailiğin arka planını oluşturuyordu.
– Mehdilik vurgusunun en güçlü olduğu mezhep ŞİİLİK tir.beklenen kurtarıcı düşüncesi bunlarca dillendirilmşve onikinci imam olan Muhammed b. Hasanın gizlenmesiyle imametin temel esaslarından biri haline gelmiştir.beklenen imam kurtarıcı yani mehdidir.
– Şeyhilik hareketitemelinde beklenen imam anlayışı üzerine şekillenmiştir.kurucusu şeyh ahmed el-ahsai ‘dir.
BABİLİK-BAHAİLİK KURULUŞU VE TARİHSEL ARKA PLANI
– BABİLİK mirza ali Muhammed tarafından kuruldu şeyhilik tarikatının sosyal mişrası üzerine oturtuldu
– Kazım reştini görüşleri ışığında Mirza Ali Muhammed kendisinin mehdiye açılan kapı yani BAB olduğunu ilan etti.1844 te şirazda BABİLİĞİN temelini atmış oldu.
– Mirza ali Muhammed en sonunda yeni bir dinle gönderilen bir peygamber olduğunu idda etti.
Ölümü üzerine Babilik içerisinde bölünmeler oldu.taraftarlar BAHAULLAH olarak adlandırılan Mirza Hüseyin Aliye tabi oldular ve bu hareket bundan sonra BAHAİLİK olarak anılmaya başladı.
BABİLİK-BAHAİLİK TEMEL GÖRÜŞLERİ
– İslam dairesinden çıkmıştır.
– Mezhebin taraftarları Babilik-bahailiği bir din gibi temellendirmye çalışmışlardır.
– Mezhebin esasları Bab mirza alinin görüşleri ve düşünceleri üzerine kuruludur.o sırayla mehdiye açılan kapımehdilik ve peygamberlik iddalarında bulundur.
– En son aşamada yeni bir din ve kutsal kitab EL-BEYAN getirdiğini ileri sürdü.
– Bahaullah mirza Hüseyin ali tarafından El-İKAN VE EL AKDES isimli kitaplar vahiy usulü olarak kutsal sayıldı.
– 19 sayısı kutsal sayıldı ve bu sayı her şeyin temeli sayıldı.
– Bahailiğe göre namaz ferdi olarak ALLAH ı anmaktır.
– Oruç ondokuzgün olarak perhiz şeklindedir.
– Hacbab ile bahaullahın yaşadıkları mekanlaı ziyarettir.
– Bahailiğe göre bahaullahtan sonra peygamber bin yıl sonra gelecektir.
Ünite 10- Çağdaş İslami Akımlar
İSLAM DÜNYASINDA İHYA HAREKETLERİ
İhya , tecdit, ıslah faaliyeti olarak bilinen İslamcılık olarak isimlendirilen hareketin tarifi:
XIX. XX. Yy. islamı bir bütün olarak yeniden hayata hakim kılmak ,akılcı bir metodla Müslümanları batı sömürüsünden,zalim yöneticilerden,esaretten ,taklitten,hurafelerden kurtarmak,medenileştirmek,birleştirmekve kalkındırmak uğruna çözümün bütününü kapsayan harekettir.
HAZIRLAYAN NEDENLER
– 1798 napolyonun mısırı işgaliyle başlayan süreç
– 1852 hint alt kıtasının İngiliz himayesine girmesi
– Kuzey Afrika ülkeleri fıransa ve italyanın işgaline uğradı
– 1882 mısır İngilizlerin eline geçti
– Osmanlı devleti kapütülasyonlarlaekonomik imtiyazı batılı güçlere devretti
– Harblerde ve Fransız ihtilalinin sebep olduğu milliyetçilik hareketleri toprak kaybıyla sonuçlandı
– ‘’ yeniden istikrara kavuşmak,galip devletleri taklit etmekle mümkündür’’ fikri güç kazandı.
– Batıdaki elçiler ve aydın öğrencilerin batı hayranlığı ,aşağılık duygusuna neden oldu
– Oryantalizm ve misyonerlik faaliyetleri Müslümanların öz güvenini tehdit eder hale geldi.
İHYACILIĞIN / İSLAMCILIĞIN TEMEL MESELELERİ
a) en önemli söylemleri: ‘’islamı hayata yeniden hakim kılma’’ dır.’’hz.peygamber dönemine dönme,temel kaynak Kuran ve sünnete başvurmak lazımdır derler. -ana kaynaklara dönüşçü’’özelliği nedeni ile yeni selefilik veya ıslıhatçı selefilik olarak tanımlanır.
b) İslamiyetin modern ihtiyaçları karşılayacak evrensel ,siyasi-sosyal muhtevaya sahip olduğunu ,ortaçağ da kapanan ictihat kapısının yeniden açılması,yeni hükümler üretilmesini,mezhep taklitçiliğinin önüne geçilmesini dile getirilir.
c) Müslümanlar batıyı üstün kılan ilmi,medeni ve teknik usulleri almalı ve kendilerini kalkındırmalıdır.hz. peygamber ‘’ hikmet müminin yitik maldır,nerede bulursa onu alır ‘’sözünü referans alırlar.yararlanma aşamasında ahlak anlayışlarının islama ters düşen kısımlarından uzak durlması yoksa yıkıma neden olacağını söylerler.
d) Tasavvuf ve tarikatlara menfi bakılmış ve takva ,tevekkül,zühd kavramlarının yanlış yorumlanıpilerlemeye mani olmuştur,hurafeciliği geliştirdiği için eleştiriye tutulmuştur.vahdeti vucut düşüncesi özel ilgi görmüştür.
e) İslamcılar Eğitim-öğretim üzerinde önemle durmuşlardır.
f) İslamcılara göre ittihadi İslam(panİslamizm)adını verdikleri müslümanların siyasal birliği ,geri kalmışlığı,sömürgecilerden kurtulmanın çaresiydi.II Abdülhamit bunu devlet politikası haline getirdi.osmanlı devletini emparyalist güçler karşısında ayakta tutmak bu politikanın amacıydı.
g) İslamcılar , kuran ve sünnetin belli bir yönetim şekli ortaya koymadığını ,genel esaslar belirlemekle kaldığını savunmuşlardır.hilafeti değil ‘’ millete vekalet’’ sistemi olan halk egemenliğine vurgu yaparak anayasa (kanuni esasi) ve vekiller meclisini güçlendirmeyi hedeflemişlerdir.
h) İhyacı/İslamcı kişilerin ürettikleri edebiyat,yukaradaki maddeleri işler bunun yanında temel insan haklarını İslam hukuku açısından ortaya koyarlar,Müslüman kadının toplumdaki yerinin iyileştirilmesini savunan makaleler önemli yer tutar.
# # Cemaleddin afgani nin İslam birliği ideolijisi daha kapsamlıdır .ona göre ittihadi islamın ,din bağı,hac ve hilafet olmak üzere üç dayanağı vardır.milliyetçiliğin din bağını geçmemesi,ırkçı eğilimden uzak,din bağı kuvvetli müspet milliyetçilikten yanaydı.halifeliği yegane otorite kabul etti.
İHYACILIĞIN / İSLAMCILIĞIN MÜŞTEREK VE FARKLI YÖNLERİ
– İslamcı kimliği teşkil eden ortak kabuller vardır:İslam dininin gelişime engel olmadığı,batı medeniyetindeki üstünlük sağlayan unsurların Müslümanlardan alındığı,müslümanın sürekli çalışması ve güçlenmesi gerektiği,birlik ve beraberliğingerekli olduğu noktalarında savunmada sözbirliği yapmışlardır.
– Diğer taraftan ihya hareketine ‘’ nereden başlamalı ‘’sorusuna verilen cevaplarda farklılışma olmuştur.EFGANİ:özgürlük ve inkilap cevabını verdi öğrencisi ABDUH:siyasete mesafeli durmuş,kurumların iyileştirilmesi,eğitimde reform,kabiliyetli öğrenciler yetiştirilmeli,dini düşüncenin saf hale getirilmesi,dini meselelerde modernleşme yi savunmuştur.abdullahın öğrencisi REŞİD RIZA:kendisine miras kalan MENAR ekolünü daha siyasal ve muhafazakar,selefi çizgiye yerleştirmiştir.
İLK İHYACILAR/ İSLAMCILAR
SEYYİD AHMED HAN
– Sömürge yönetimine karşı başlatılan sipahi ayaklanmasında İngilizlerin yanında yer almıştır ve takdir nişanına(sir) layık görülmüştür.
– TEHZİBUL-AHLAK adında gazete çıkararak Müslümanlara batı kültürü ve İngilizleri ısındırmayı hedeflemiştir.
– Hayatının sonuna doğru SÖR ve ŞÖVALYE ünvanı almıştır.
– Din ile dünya işlerinin birbirinden ayrılması dinin her işe karışmamasını savundu.
– Tabiat felsefi etkisi altında kalmış tabata uyma ilkesini kabul etmştir.
– Kurandaki dünyevi hükümleri dinin parçası görmez,hadislerin kabulünde akıl ve tabiata uyum kriterini getirmiş uymayan hadisleri reddetmiştir ahmed han.
– Ahmed hanın ,Protestan reformuna benzer bir hareketin İslam dünyasında gelişmesini arzu ettiği hissedilmektedir
CEMALLEDDİN EFGANİ
– talebesi ve dava arkadaşı Muhammed abduhla beraber 1883-84 yıllarında Paris te çıkardıkları URVETÜL-VÜSKA dergisi ,İslam ülkelerinde hürriyet ve ıslahat fikrini besleyici işlev gördü
– II abdülhamidin İslam cı politikalarının oluşumunda ve yeni Osmanlılar ın anayasa ve meşrutiyet taraftarlığında büyük tesir bırakmıştır.
– İslamcılığın İLK ve ASIL KURAMCISI olarak takdim edilir.
– Tavandan başlayıp tabana doğru inen hızlı bir toplumsal iyileştirmeyi sağlıyacaqk faaliyetlere öncelik vermiştir.
– Islahat olarak İslam birliği fikri önemlidir.
– İslam birliğinin başında mutlaka halife bulunmalıdır.ancak yönetim ümmetin katılım ve meşveret usulü ile yürütülmelidir.
MUHAMMED ABDUH
– ana hedefi,ilk kaynaklarından hareketle dinin anlaşılmasını sağlamak,itikadı hz.peygamber zamanındaki saflığına kavuşturup akıl ve ilimle ilişkisini güçlendirmek,değişen dünya şartlarında dini yeniden etkinleştirmektir.
– Batının bilim ve tekniğini alıp dine uymayan taraflarından uzak durulmasını istiyordu.
– Kuranın insanların ilmi ve ahlaki seviyelerini yükseltmek için indiğini söyledi.onun ölülere okunan bir kitap haline getirilmesini eleştirdi.
– Tabandan ,tavana doru bir toplumsal bir ıslah hareketlerinin model aldığı bir öncü olmuştur.
MUSTAFA SABRİ EFENDİ
– İslam ilimler cemiyetinin reisliğini yaptı.
– Damad Ferit hükümetinde ŞEYHÜLİSLAMLIK görevine getirildi
– Sevr anlaşmasını savundu ve anadoludaki milli mücadele hareketine karşı tedbirler alınmasını önerdi.kabul edilmeyince görevinden ayrıldı.
– Modernizm karşıtı (antimodernist) muhafazakar bir İslamcı ekolün kurucu ismi oldu.
OSMANLI İSLAMCILIĞI VE SONRASI
– Mustafa sabrininde mensubu olduğu Osmanlı İslam cılık hareketi ittihadı İslam adı altında 1870 li yıllardan itibaren Osmanlı devletinin hakim siyasi düşüncesi oldu.
– Fikir hareketi olarak İslam cılık Osmanlı ülkesinde II meşrutiyet sonrasında SIRATI MÜSTAKİM dergisinin 14 ağustos 1908 de yayın dünyasına girişiyle başladı.
GÜNÜMÜZ İSLAM DÜNYASINDA ANA DİNİ AKIMLAR
GELENEKÇİ OLUŞMLAR:
– sadece Müslümanlar arasında intikal etme özelliliğini dikkate alırlar.
– Liderleri şeyh,üstad,Mevlana,alim,imam,lakaplarla anılır.
– Silsile sistemi ,bu günü geçmişe bağlar.
– Meseleler karşısında Akli olanlardan ziyade nakli çözümler tercih edilir.
SELEFİ GELENEĞE YASLANAN OLUŞUMLAR VE VEHHABİLİK HAREKETİ
SELEF(ÖNCEKİLER) : sahabe , tabiin,tebe-i tabiin neslinin yani selefin yaşamış olduğu gibi İslami anlamak ve yaşamak hedefidir.nas(kuran ve sünnet),a dayalı yaşarlar.
HALEF ( SONRAKİLER): kuran ve sünneten uzaklaşarak, akılla uygulanan dini metodları ,itikadi ve fıkhi mezhep kurucularına tabi olmaları tarikat öğretileri ile dini hayat yaşamaları selefi akımca bidat sayılmıştır.
– fırkai Naciye(kurtuluşa eren topluluk)
– ehli istikamet(doru yolun mensupları)
– dorudan hadislere dayalı yaşadıkları için EHLİ HADİS olarak adlandırmışlardır.
VEHHABİLİK:
– Muhammed b. Abdülvehhab,ehli hadis geleneği üzerine vehhabiliği tesis etmiştir.
– DÜŞÜNCESİ:
– İman; tasdik, ikrar ve ameldir.artar ve eksilir.
– ALLAH ın zatına ve tüm sıfatlarına Kuran ve hadislerle haber verildiği üzere inanmak gerekir
– Müteşabih ayetleri ve haberi sıfatları tevil etmek caiz değildir.
– Uluhiyet tevhidi üzerinde önemle durur ve şefaatin sadece ALLAH ın izni ile ve ahırette olacağı nı söylemiştir.
– Hz. Peygamber den ve sahabeden,veli zatların ruhlarından bu dünyada şefat beklemenin şirke sebep olduğunu belirtir.
– TEVESSÜL(hz.peygamberi,velileri aracı kılma) eleştirmiştir.
– Türbe mezar ziyaretlerinde dualrda ölmüş şahsı şefaatçı yada aracı kılma ihtimali bulunduğundan kabir başında namaz kılmak ,dua etmek gibi amelleri şirk olarak değerlendirir
– İSTİMDAD(yardım isteme) , rabıta (irtibat kurma) gibi tasavvufi davranışları uluhiyet tevhidine ters olarak kabul eder.
– Bir mürşide bağlanarak dini yaşamak insanı şirke götürür.
– İman ile amel bütündür.
– BİDAT: Kuran ve sünnette olmayan ,sonradan ortaya çıkan bir kavramdır.vehhabilkte öne çıkmıştır.
– Siyasi itikadi mezhepler ,tarikatler,kelam,ve felsefe meşguliyeti bidat olarak kabul edilir.
– Vehhabiler Müslümanları tekfir ederek haricilikle vasıflandırılmıştır.
MEDRESE GELENEĞİNE YASLANAN OLUŞUMLAR
DİYOBENDİYE:
– sipahi ayaklanmasında İngiliz sömürgeciliğinden büyük yara alan Müslümanların eğitimine ağırlık verilmesi gerektiğini düşünen bir gurup alimin ,öncülüğünde başlatılmıştır.
– Bu medrese hareketi,ehli sünnete esasları ve Hanefi fıkhına göre öğretimi esas almıştır.
– Diyobend ulemasının özellikle üzerinde durduğu husus,islamın tüm yabancı unsurlardan arındırılmasıdr.
– Eğitim ve öğretimin yanında Hindistan nın bağımsızlık mücadelesinde ,İngilizlerle işbirliği yapmamıştır
– Osmanlı hilafetini tanıyarak Osmanlının ayakta kalma davasını her alanda savunmuştur.
– Nakşibendilik etkindir medresede.
– Tarikatı taklit anlayışıyla değil,eğitim ve yaşama biçimi olarak ele almıştırlar.medrese müfradı içinde tasavvufi eğitimede yer verilmiştir.
– Bu gün Pakistan ,Hindistan, Afganistan da bu medreselerin sayısı onbinlere ulaşmıştır.
CEMAATİ TEBLİĞ:
– kökeni diyobendiliğe dayanır.
– Medrese faaliyetlerini halkın ıslahı için yeterli görmeyen MEVLANA İLYAS ve oğluMEVALANA YUSUF tebliğ yöntemleri geliştirmiştir.
– Cemaatin altı prensibinden biri TEFRİĞ-İ VAKTİ :tebliğ yapmak için dünyevi işlerinden gönüllü olarak zaman ayırmayı taahhüd eden kişiler cemaate alınır ve eğitilirler.
– Cemaat üyesi tebliğ içişn kırkgününü ayırıp ,kapı kapı ,şehir şehir ülke ülke dolaşıp zamanından ,parasından,rahatından fedakarlıkta bulunacak böylece hz peygamberin izinden gitmiş olacak ve karşılığını almayı ahırete bırakacaktır.
– Resmi üyelik sistemleri ,bürokratik ,siyasi organizasyonları ,büroları yoktur.
– Dergi yada akademik yayınları tebliğ aracı olarak kullanmazlar
– İçlerinden Müslümanların karşılaştığı çağdaş sorunlara çözümler sunabilecek bir aydın veya alim yetişmemiştir.
– Bunlara rağmen uluslar arsı İslami hareketlerin birisidir.
TALİBAN:
– Pakistan ile Afganistandaki Diyobend medreselerinde dini eğitim gören talebelere verilen addır.
– Müslüman gurupların arasında çıkan iç savaş afganistanıın istikrarını bozunca Taliban medreseden çıktı ve örgütlenip silahlanarak 1995 te itibaren ülkenin büyük bölümünü ele geçirdi.
– 11 eylül 201 saldırılarından sorumlu tutuldu.
– Taliban hareketinin kendinden olmayanı dışlayıcı ,baskıcı ,dar görüşlü ,şiddete dayalı fikir ve uygulamalarına bakılınca HARİCİ zihniyet yapısı bu oluşumda etkili olmuştur.
– Taliban hanefidir. Ama uygulamada gelenekselliği takip etmesi yenilklere kapıyı kapatmıştır.
TARİKAT GELENEĞİNE YASLANAN OLUŞUMLAR
İnsanın zikir ve riyazat yoluyla manevi dünyasını her türlü günah ve kötü huydan arındırması ve Allah rızasını kazanmasını metod olan tasvvuf tarihi süreçte tarikat adını alıştır.
BİRELVİYE:adını kurucusu Ahmed Rıza Han Birelvi den almıştır.
– diyobendiyede olduğu gibi Medrese- tarikat birlikteliği vardır.birelvide tarikat geleneği baskındır.
– Hanefi mezhebine göre eğitim veren medreseleri bulunmaktadır.
ISLIHATÇI OLUŞUMLAR:
KÜLTÜREL ISLAHATÇILIK: said nursi.tabandan tavana
SİYASAL ISLAHATÇILIK: tavandan tabana.arap ülkesindeki ihvanı müslimin hareketidir.
İHVANI MÜSLİMİN:hasan el benna kurucusu.
CEMAATİ İSLAMİ : ebul ala mevdudi
SEYYİD KUTUB: ESERİ Fİ ZİLALİL KURAN
YOLDAKİ İŞARETLER (me alim fit tarik) Müslüman ve cahili diye ikiye ayırır.
Benna ve mevdudiden darül İslam,darül harp kavramlarıyla ayrılır.
MODERNİST OLUŞUMLAR
XIX yy.ikinci yarısı XX. Yy.ilk çeyreği hüküm sürmüştür.
– modernzm , ticaretten felsefeye her şeyin sorgulanmasının gerekliliğini savunur.
– İslam modernistleri İslam medeniyetinin çöküş nedenini ‘’ bugüne İslam diye gelen din’’ tezini ileri sürerek dinin kaynaklarını ,anlaşılma usullerini,ve geleneğini derin bir sorgulamaya tabi tutmaktadır.
– Oysa gelenekte KURAN onun hayata uygulanmış şekli sünnet
– Kuran ve sünnetin Müslümanlarca yaşanması icma
– Tecrübelerle akıl yürütme yöntemi kıyas
– Kaynak olarak değerlenmekteydi .islam modernizmi ise ‘’onun doğru anlaşılması’’ için çalışacaktır
METİNSEL MODERNİZM:
ayetlerin metinsel manalarını tümüyle evrensel kabul ettiler ve ayetleri ‘’güncelleştirme’’yoluyla çözüm arayan güncel olaylara tatbik ettiler.
Seyyid ahmed han ve Muhammed abduh gibi..
TARİHSEL MODERNİZM:
metinsel modernizmi ‘’Kuran ın indiği tarihsel şartları ‘’ görmezden gelmelerini eleştirmişlerdir.
Pakistanlı Fazlurrrahman tarihselci modernizmin öncüsü sayılır.
FAZLURRAHMANIN FİKİR SİSTEMİ:değişimin bir zorunluluk olduğu ilkesine dayanır.müslümanların geri kalması değişim gerçeğinin anlaşılmamasından kaynaklanmıştır.KURAN bu çağa hitabı tekil hükümler vasıtasıyla değil,tevhid, adalet, hürriyet , eşitlik, şura gibi KURANIN EVRENSEL İLKELERİYLE olur.
ELEŞTİRİLEN YÖNÜ:Ayetlerin sünnet ve icma dikkate alınmadan yorumlanmasının keyfilikler taşıdığı belirtilmiştir
MODERNİZM KARŞITI ÇAĞDAŞ BİR SÖYLEM OLARAK GELENEKSELCİLİK
Bütün dinlerin özünde bulunduğunu idda ettikleri EZELİ HİKMET kavramı esas alınarak dünyayı ve çağın olaylarını yorumlayıp anlamdırmaktadırlar.
alıntıdır